5. Ceza Dairesi 2020/5120 E. , 2021/3390 K.
"İçtihat Metni"İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
...
SUÇ : Zincirleme basit zimmet
HÜKÜM : 1) Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/10/2016 tarihli ve 2014/46 Esas, 2016/195 sayılı Kararı ile; beraat,
2) Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 21/09/2017 tarihli ve 2017/285 Esas, 2017/966 sayılı Kararı ile; sanık ... hakkında verilen beraat hükmü yönünden istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddi, diğer sanıklar hakkında verilen beraat hükümleri yönünden istinaf başvurusunun esastan reddi,
3) Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 24/09/2019 tarihli ve 2017/285 Esas, 2017/966 sayılı Ek Kararı ile; istinaf başvurusunun esastan reddi.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan ve düzeltilerek esastan reddine ilişkin asıl karar ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin ek karar temyiz edilmekle, temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararların niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi;
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 24/09/2019 tarihli ve 2017/285 Esas, 2017/966 sayılı Ek Kararına yönelik suçtan zarar gören Hazine vekilinin temyiz istemine dair yapılan incelemede; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın suçtan doğrudan zarar görmeyen ve hükmü istinaf etme hakkı bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına vekili tarafından istinaf edildiği ve bu istem neticesinde istinaf başvurusunun ikinci kez ve hukuki değerden yoksun olarak esastan reddine ilişkin ek karar verildiği, Hazinenin ilk derece mahkemesi kararını süresinde istinaf etmediği ve bu itibarla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının istinaf istemi üzerine verilen ek kararı da temyiz etme hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, Hazine vekilinin temyiz isteminin CMK"nin 298. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin katılan vekilinin sanıklar hakkında kurulan beraat hükümlerine karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan ve düzeltilerek esastan reddine dair asıl karara yönelik temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Suç tarihlerinde katılan kurumda avukat olarak görev yapan sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında birleşen iddianame ile zimmet suçundan açılan kamu davası sonucunda her ne kadar sanıkların beraatlerine karar verilmiş ise de; CMK"nin 260/1. maddesinin "Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır" şeklindeki hükmü gereğince kovuşturma aşamasında katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmesine karşın dava ve duruşmalardan haberdar edilmeyenlere, davaya katılmasına karar verilenlere veya katılma talebinde bulunup bu isteği reddolunanlara yasa yoluna başvurmaları bakımından gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, keza soruşturma aşamasında da anılan Yasa hükmünde tarif olunan şahıslara kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararların da belirtilen nedenle tebliğ edilmesi gerektiği, bu itibarla Erzurum C.Başsavcılığının 12/12/2013 tarihli ve 2013/7572 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının, soruşturma konusunun zimmet suçuna ilişkin olması ve 3628 sayılı Yasa"nın 17 ve 18. maddelerindeki düzenleme gereği Hazinenin bu suçun zarar göreni olması sebebiyle, Hazineye tebliğ edilerek kesinleşmesinin sağlanması gerekmekte olup, tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgelere dosya içerisinde rastlanmadığının anlaşılması karşısında, varsa anılan kararın kesinleşme şerhli onaylı bir suretinin dosya arasına alınmasından, yoksa belirtilen tebligat eksikliklerinin ikmalinden sonra itiraz üzerine veyahut da itiraz edilmeden söz konusu kararın kesinleşmesi durumunda, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23/06/2015 tarihli ve 2013/700 Esas, 2015/241 sayılı Kararında da ifade edildiği üzere; aynı fiilden dolayı sanıklar hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşmesi, verildiği tarih itibarıyla kişiler açısından hukuki güvenlik alanı oluşturan ve kesin hüküm benzeri sonuç doğuran kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra aynı fiilden dolayı yeniden soruşturma yapılabilmesinin "yeni delilin meydana çıkmasına" ve CMK"nin 173/6. maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ilişkin önceden karar veren mercin kararına bağlı olması ve kanun koyucu tarafından bunun ceza muhakemesi şartı olarak öngörülmesi karşısında, aynı fiile ilişkin olarak daha önceden verilip kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunduğu halde, CMK"nin 172/2. maddesi anlamında "yeni delil" meydana çıkıp çıkmadığı açıklığa kavuşturulmadan ve CMK"nin 173/6. maddesinde belirlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı kamu davası açılması bir hukuk devletinde kanuna, adil yargılanma hakkına ve "non bis in idem" ilkelerine aykırılık oluşturacağı cihetle, yeni bir delil ortaya çıkmadan sanıkların aynı eylemlerinden dolayı kamu davası açıldığı durumda açılmış olan kamu davasıyla ilgili kovuşturma şartının gerçekleşmediği gözetilerek, aynı eylemlerle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK"nin 223/8. maddesi uyarınca düşme kararı verilmesi, itiraz üzerine 12/12/2013 tarihli kararın kaldırılması ve sanıklar hakkında dava açılması durumunda ise davaların birleştirilerek delillerin birlikte takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
Suç tarihlerinde Atatürk Üniversitesinde hukuk müşaviri olan sanık ..."ın görevi sebebiyle takibini yaptığı icra ve dava dosyaları ile elden borçlulardan tahsil etmiş olduğu ve katılan kurumun banka hesabına borçlular tarafından yatırılan ödemelerden çekmiş olduğu paraları, asıl alacak ve vekalet ücretleri dahil katılan kurum hesabına yatırması gerekirken yatırmayarak uhdesinde tutarak zimmet suçunu işlediği iddia olunan somut olayda davaya konu edilen paraların sadece vekalet ücretine ilişkin olduğu belirtilerek vekalet ücretlerini uhdelerinde tutmalarının avukatların kanuni hakları olduğu, sanık ile kurum arasındaki ilişkinin esasta vekalet ilişkisi olduğu ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığı belirtilerek sanığın beraatine karar verilmişse de; 2547 sayılı Kanun"un 52/a maddesinde "Genel Sekreter ile daire başkanları, müdürler, hukuk müşavirleri ve uzmanlar, yükseköğretim üst kuruluşlarında ilgili kuruluşların görüşü alınarak Yükseköğretim Üst Kuruluşunun Başkanı; üniversitelerde ise yönetim kurulunun görüşü alınarak rektör tarafından atanır. Fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterinin atanması, ilgili dekan ve müdürün önerisi üzerine rektör tarafından yapılır" hükmüne istinaden atanarak görev yapan ve kamu görevlisi olan sanığın maaşı dışında alacağı vekalet ücreti hakkına ilişkin 657 sayılı Kanun"un olay tarihinde yürürlükte olan 146/3. maddesinde “...1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı, hukuk müşavirleri ve avukatlar için 10.000, diğerleri için 6.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarının oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı"nca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında, yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır” şeklinde ödenecek vekalet ücretinin miktarının belirlendiği, 02/10/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin 14/2-b maddesinde de aynı miktara yer verildiği, bu Kanun Hükmünde Kararname"nin 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat vesaireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun"un 1. maddesinde tahsil edilecek vekalet ücretlerinin kimlere ve hangi oranlarda dağıtılacağına ilişkin hükümlerin yer aldığı ve bu minvalde sanığın kurum adına tahsil ettiği asıl alacaklar ve yasal limit üzerindeki vekalet ücretlerini mevzuata uygun şekilde kurum hesabına yatırmayarak uhdesinde tutması şeklinde gerçekleşen eylemlerinin zimmet suçunu oluşturacağı gözetilip, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan raporların çelişkili olduğu nazara alınarak zimmet miktarının net bir şekilde tespiti açısından dosyanın kül halinde Sayıştay emekli Uzman Denetçilerinden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilerek, yasal mevzuat dahilinde sanığın hakkı olan vekalet ücretleri dışında tahsil edilip kurum hesabına geçirilmesi gerektiği halde geçirilmeyen ve sanığın uhdesinde kalan asıl alacaklar ve vekalet ücretlerinin miktarını belirler nitelikte rapor temininden sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin CMK"nin 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmaya konu kararın niteliği de gözetilerek aynı Kanun"un 304/2-a maddesi gereğince dosyanın Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE 06/07/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...