Hukuk Genel Kurulu 2017/1018 E. , 2017/1218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Afyonkarahisar Aile Mahkemesince iştirak nafakasının artırılması isteminin kısmen kabulüne, yoksulluk nafakasının artırılması isteminin reddine dair verilen 12.11.2013 gün ve 2012/525 E., 2013/846 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili ve davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 02.07.2014 gün ve 2014/3819 E., 2014/10823 K. sayılı kararı ile;
"... Davacı vekili dava dilekçesinde; aylık 100,00"er TL olan iştirak ve yoksulluk nafakasının yetersiz olduğunu belirterek, aylık 300,00"er TL"ye yükseltilmelerine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine, iştirak nafakasının aylık 200,00 TL"ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının iştirak nafakasının arttırılması talebine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacının yoksulluk nafakasının arttırılması talebine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Türk Medeni Kanunu"nun 176/4. maddesi gereğince; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Bu bağlamda, iradın artırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir.
Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilir.
Buna göre, önceki artırım davasının açıldığı 09/07/2007 tarihi ile eldeki artırım davasının açıldığı 13/06/2012 tarihi arasında yaklaşık 5 yıl geçmiştir. Aradan geçen bu sürede davacının ihtiyaçları doğal olarak artmış, davalının gelirinde de en az ÜFE oranında iyileşme meydana gelmiştir.
Mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, iki dava tarihi arasındaki endeks artış oranları ve TMK"nun 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesi de dikkate alınarak yoksulluk nafakasının en azından ÜFE endeksi artış oranında artırılmasına karar verilmesi gerekirken, tümden reddedilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile tarafların ortak çocuğu lehine hükmedilen aylık nafaka miktarlarının günün ekonomik koşullarına göre ihtiyacı karşılamaktan yoksun hale geldiğini ileri sürerek yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, maddi durumu nedeniyle daha fazla nafaka ödeyemeyeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, iştirak nafakasının artırılması istemi kısmen kabul edilmiş, yoksulluk nafakasının artırılması isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili ile davalının temyiz itirazları üzerine karar, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçelerle yoksulluk nafakası yönünden bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda yoksulluk nafakasının artırılması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ancak, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce yerel mahkemenin direnme kararında, bozma kapsamı dışında kalan iştirak nafakası ile bozma öncesi kararda hüküm altına alınan harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında yeniden hüküm kurmayıp, sadece "...Mahkememiz kararı sair hususlarda kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına..." şeklinde verdiği kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Bu noktada, bozma kararı ile bozma kapsamı dışında kalan hususlar da dâhil olmak üzere bozmaya konu ilk hükmün tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı, buna göre direnme kararında bozma kapsamı dışında kalan konularda tekrar karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususuna değinmek gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmektedir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde de değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2014 gün ve 2013/9-1989 E., 2014/657K., 29.03.2017 gün ve 2017/11-76 E., 2017/570 K. sayılı kararı ile 05.04.2017 gün ve 2017/19-909 E., 2017/622 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu nedenle mahkemenin direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, kesin hüküm oluşan hallerde yeniden hüküm kurulmasının gerekmediği, somut olayda iki ayrı dava bulunduğu ve iştirak nafakasına ilişkin davanın bozma kapsamı dışında bırakılarak kesinleştiği, bu nedenle direnme kararında daha önce kesinleşen iştirak nafakası bakımından hüküm kurulmamış olmasının usule aykırı olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Yerel mahkeme kararı bu haliyle, az yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmayıp, ortada usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesine uygun şekilde direnme hükmü kurulması için işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bozulması gerekir.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan usulü nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.10.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.