10. Hukuk Dairesi 2015/1521 E. , 2015/9664 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, Danimarka Emeklilik Sigorta Rejimine giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve 3201 sayılı Kanun uyarınca yapılan borçlanma işleminin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesi gerektiğinin tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanması istemini reddeden Kurum işleminin iptali istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada; 05.04.2013 tarihli Danimarka ülkesinde borçlanma talebine istinaden Kurum tarafından 3201 sayılı Kanun uyarınca 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında 5.000 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelini 13.05.2013 tarihinde tamamını ödeyen davacı, Danimarka Emeklilik Sigorta Rejimine giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olduğunun, 3201 sayılı Kanun uyarınca yapılan borçlanma işleminin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesi gerektiğinin tespiti ile ile yaşlılık aylığı bağlanması istemini reddeden Kurum işleminin iptalini istemiştir. Mahkemece; davacının Danimarka’da çalışmaya başladığı 11.03.1996 tarihinin, ilk sigortalı işe giriş tarihi olarak tespitine, borçlanmanın 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesi gerektiği istemi yönünden ise davacının talebinin reddine karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı arasında akdedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nde, Danimarka ülkesinde çalışmaya başlanılan veya Danimarka Emeklilik Sigorta Rejimine tabi olunan ilk tarihin Türkiye"de sigorta sigorta başlangıcı sayılması gerektiğine dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmenin 33’üncü maddesinde yer alan; “Bir Danimarka veya Türk vatandaşı ya da geride kalan hak sahiplerinin, özellikle Türk mevzuatına göre tamamlanan prim ve sigorta süreleri dikkate alındığında, bir aylığa hak kazanma koşullarını yerine getirmediği takdirde, ilgili kimsenin Danimarka mevzuatına göre tamamladığı ikamet
sürelerinin gerekli miktarı, Türk mevzuatına göre geçirilmiş prim ve sigorta süreleri gibi dikkate alınır, ancak söz konusu prim ve sigorta süreleri ile anılan ikamet süreleri çakışmamalıdır.” hükmü ise, sigortalı sürelerin aylık tahsisine yeterli olmaması durumunda, ikamet sürelerinin de sigortalı sürelerle çakışmaması koşuluyla nazara alınabileceğine ilişkin bir düzenleme olup, davacının sigorta başlangıç tarihinin 3201 sayılı Kanunun 5"inci maddesine göre, Türkiye"deki sigorta başlangıç tarihinden borçlanılan gün sayısı kadar geriye gidilmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanunun 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani,Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"nun 14.11.2007 tarih ve 2007/13-848 E. 2007/840 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu (varlığı mutlaka gerekli); diğer bir kısmı da, olumsuz (yokluğu mutlaka gerekli) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını re"sen gözetmelidir. Olumlu dava şartlarından biri de, davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, 6100 sayılı kanunun 114/1-h bendi uyarınca dava şartının yokluğundan dolayı reddedilmelidir.
Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar yoktur.
Davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine yönelik talepte bulunmasına rağmen, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2).
fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmüne riayet edilmeksizin, Mahkemece, anılan isteme ilişkin olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında, mahkemece; Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı arasında akdedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde, Danimarka ülkesinde çalışmaya başlanılan veya Danimarka Emeklilik Sigorta Rejimine tabi olunan ilk tarihin Türkiye"de sigorta başlangıcı sayılması gerektiğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığı gözetilerek, davacının, sigorta başlangıç tarihine ilişkin istemi yönünden; sigorta başlangıç tarihi, 3201 sayılı Kanunun 5"inci maddesine göre belirlenmeli, davalı Kurumca kabul edilen sigortalılık başlangıç tarihi araştırılmalı, sonucuna göre davacının, sigortalılık başlangıç tarihini tespit istemi konusunda hukuki yarar bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli; davacının, 3201 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında borçlanma istemi hakkında, davacının 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma işleminin borçlanma bedeli ödendiği tarihte tamamlanmış olduğu gözetilerek, davacının borçlanma bedeli ödemeden önceki Türkiye’de sigortalılığı bulunup bulunmadığı araştırılıp, elde edilecek sonuca göre davacının 3201 sayılı Kanun kapsamındaki yurtdışı borçlanmasının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında olup olmadığı tespit edilmeli; davacının, yukarıda öngörülen açıklamalar ve araştırmalara göre, 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanma işleminin, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında sigortalılık kabul edilmesi gerektiği ve sigortalılık başlangıç tarihi tespit edildikten sonra, davacının, yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin istemi hakkında, 3201 sayılı Kanunun 6. Maddesi irdelenmeli; tüm dosya kapsamından varılacak sonuca göre, hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davacıya iadesine, 14.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.