14. Hukuk Dairesi 2016/17587 E. , 2020/6587 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı- karşı davalı vekili tarafından, davalı- karşı davacı aleyhine 02/04/2015 gününde verilen dava dilekçesi ile tapu kaydındaki şerhin terkini, davalı- karşı davacı vekili tarafından 04/05/2015 gününde verilen dava dilekçesi ile tapu iptali ve tescil talebinde bulunulması üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 21/04/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı- karşı davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, hazine fazlalığı şerhinin terkini; karşı dava ise taşınmazın beyanlar hanesindeki miktar fazlası şerhinin paya dönüştürülmesi istemlerine ilişkindir.
Davacı – karşı davalı vekili; 47 ada 37 parsel üzerinde bulunan hazine fazlalığı şerhinin bedelsiz olarak terkinine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı – karşı davacı vekili, cevap dilekçesinde; asıl davanın reddini savunmuş, karşı davasında; 47 ada 37 parseldeki hazine fazlalıklarının paya dönüştürülmesini dava ve talep etmiştir.
Mahkemece kadastro tutanaklarının kesinleşmesi nedeniyle aradan geçen süre gözetildiğinde dava açma yönünde hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği gibi, kadastro ve tapulama işlerinin sona ermesinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıkların dava yolu ile giderilmesi olanağı vardır. Kadastro Kanununun getirdiği itiraz ve dava açma sürelerine kadastro kesinleşmeden kullanmamış ya da kullanamamış olduğu hak sahiplerinin hakları, kadastroya dayanılarak oluşturulan tapu tescili ve sicile yapılan tescil nedeniyle hemen ortadan kalkmaz. Her ne kadar kesinleşen kadastro hak sahibi olarak tespit edilen kimse yararına bir hak karinesi oluştursa da bu karinenin Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde ön görülen 10 yıllık süre içerisinde açılacak dava ile çürütülmesi mümkündür. Anılan Kanunun 12/3 maddesi “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.
Kadastroya dayanılarak yapılan planlar, kesinleşen tutanaklar ve bunlara dayalı yapılan tesciller resmi senet niteliğinde olup, Kanunda belirtilen 10 yıllık süre içerisinde açılacak davalar ile bunların aksini kanıtlama olanağı tanınmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 10 yıllık süre içerisinde açılacak davada davacının mutlaka kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanması zorunludur. Başka bir anlatımla; davacının kadastro tespitinden önce ortaya çıkmış bir hakka dayanması gerekir. Aynı zamanda bu hak, mülkiyet hakkı, sınırlı ayni hak, şerhler veya beyanlar hanesinde gösterilmesi gereken bir hak olmalıdır. Davacı, davasında kadastrodan önce o taşınmaz üzerinde kendi adına sicile geçmesi gereken bir hakkın varlığının tespiti ve tespit edilecek bu hakka göre sicilin düzeltilmesini talep edebilecektir.
Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ön görülen sürenin hak düşürücü süre olduğu ve mahkemece re"sen nazara alınması gerektiği de ayrıca belirtilmelidir.
Kadastro Kanununun 12/3 maddesinin uygulanmasına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; dava konusu taşınmazın 04.01.1955 tarihinde yapılan kadastro tespiti sonucu 47 ada 37 parsel no"su ile tespit ve tescil edildiği, 47 ada 37 parsel kaydına "1743 m2 fazlalık 30.12.1955 tarihinde Defterdarlığa bildirilmiştir." şeklinde belirtme düşüldüğü anlaşılmaktadır. Hazine fazlalığı şerhi, kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten sonra konulmuştur. Bu durumda, kadastrodan önceki sebeplere dayanıldığı söylenemez. Davacı-karşı davalı, davasında Hazine fazlalığının bulunmadığı, bu hususun kadastro tespiti sırasında kayda hatalı işlendiğini ileri sürerek terkin istememekte, diğer bir anlatımla kadastro öncesi hakkına dayanarak sicilin düzeltilmesini talep etmemekte, aksine sicil kayıtlarının hukuki dayanağının kalmadığını belirterek hazine fazlalığı şerhinin silinmesini istemekte, davalı- karşı davacı hazine ise, hazine fazlalığı şerhinin paya dönüştürülmesini talep etmektedir. Bu durumda, kadastro öncesi bir hakka dayanılarak açılan bir sicil düzeltme davasının varlığından söz edilemez.
Şerhin tapu kaydı üzerinde süresiz olarak bırakılmasında tarafların bir hukuki yararı bulunmamaktadır. O halde, karşı davanın kabulüne karar verilmesinde yazılı gerekçelerle bir isabetsizlik yok ise de, şerh gereğince hazine fazlalığının paya dönüştürülmesinden sonra bu şerhin tapu kaydında yer almasının haklı bir tarafı kalmadığından mahkemece, karşı davanın da kabul edilmesi karşısında asıl davanın kabul edilerek şerhin terkinine karar verilmesi gerekirken somut olayda uygulanma yeri bulunmayan hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.