8. Hukuk Dairesi 2010/4243 E. , 2011/1049 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Tatlıca Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki davasının kabulüne dair Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.04.2010 gün ve 51/341 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı 40 dönümlük yerin kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan yerlerden olduğunu, taşlık niteliğinde tapulama harici bırakıldığını, vekil edeni tarafından imar ve ihya edilmek suretiyle 25-30 yıldan beri kullandığını açıklayarak dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Tatlıca köyü Tüzel Kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişiler Vahit Hazar ve Abdurrahim Kılınçaslan tarafından düzenlenen 28.06.2005 günlü rapor ve ekli krokide işaretlenen 35069,42 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava dilekçesi, dosyadaki bilgi ve belgeler ile orijinal paftaya göre, dava konusu taşınmazın 1964 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılan bir yer olduğuna göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesi uyarınca imar ve ihyanın tüm olumlu ve olumsuz koşullarının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Öncelikle çifte tapunun önlenmesi için teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklemek suretiyle dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığı hususunun Tapu Sicil Müdürlüğünden, 1964 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşınmazın ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının biraz önce açıklandığı biçimde teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek Kadastro Müdürlüğünden sorulması gerekir.
Bundan ayrı, dosya arasında bulunan hava fotoğrafları 1984 tarihli olup, zilyetliğin başlangıç tarihi ile imar ihyanın tamamlandığı tarihin başlangıcıyla aynıdır. Bu bakımdan sonuca ulaşmak açısından getirtilen hava fotoğrafları yeterli olmayıp uyuşmazlığın çözümünde duraksama yaratmaktadır. Ayrıca, uyuşmazlık taşınmaza ilişkin bulunduğundan hava fotoğraflarıyla yapılacak keşifte uzman bilirkişiler aracılığıyla uygulanması zorunludur. Bu nedenle davanın açıldığı 16.02.2004 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1975-1984 arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarıyla, tesciline karar verilen taşınmaza komşu 610, 611, 612, 663 ve 664 parsellere ait kadastro tutanak ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması gerekmektedir.
Öte yandan zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Davacı vekilinin 28.04.2004 günlü delil listesinde yer alan dört tanık ismi bildirildiği halde, sadece keşifte bir tanığın yerel bilirkişi olarak dinlendiği, diğer tanıkların ise dinlenmediği, dinlenmeme gerekçesinin de açıklanmadığı, 06.09.2004 günlü yargılama oturumunda verilen keşif ara kararında, tanıkların keşifte ne şekilde dinlenecekleri konusunda herhangi bir bilginin de yer almadığı belirlenmiştir. Bu durum karşısında keşif için verilen ara kararı usulüne uygun bulunmamaktadır. Bildirilen diğer üç tanığın dinlenmelerinden de vazgeçilmediğine göre bu tanıklarında yöntemine uygun bir biçimde dinlenmeleri gerekir.
Bu nedenle yeniden yapılacak keşifte yukarıda açıklanan hava fotoğrafları, komşu parsellere ait kayıt ve belgeler uzman bilirkişi harita mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, yerel bilirkişi listesinin Kaymakamlıktan istenmesi, uyuşmazlık taşınmaza ilişkin bulunduğundan HUMK.nun 258.maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince keşifte dinlenmelerinin sağlanması, davetiyeyle gelmedikleri takdirde HUMK.nun 253.maddesinin göz önünde tutulması, hava fotoğraflarının uzman bilirkişi harita mühendisi aracılığıyla stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığının veya hangi nitelikte bulunduğunun saptanması, daha önce götürülmeyen toprak konusunda uzman üç bilirkişi ziraat mühendisi veya yüksek mühendisi ya da akademisyen aracılığıyla taşınmaz ve çevresi bir bütün olarak düşünülmek suretiyle toprak yapısının incelenmesi, taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, imar ve ihya edilip edilmediği, imar ve ihya edilmiş ise imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı konularında uzman bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, yine davacının taşınmazın imar ihyasına hangi tarihte başladığı, imar ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, para ve emek sarfını ne biçimde yaptığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı konularının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi, Tapu Sicil Müdürlüğünden gelen davacıya ait ve tapu kayıtlarında yer alan ada ve parsellere ilişkin kadastro tutanak ve eklerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, davacı tarafından açılan ve Daireden geçen Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2008/66 Esas, 2010/343 Karar sayılı dava; aynı hukuki sebebe dayanarak açılan dava olduğu gözetilerek anılan dosyayla irtibatlandırılması ve gerekirse iki dosyanın
HUMK.nun 45.maddesi gereğince birleştirilmesi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde öngörülen sınırlamalar yönünden açıklanan hususların gözönünde tutulması, taşınmazın herhangi bir şekilde sulanan yerlerden olup olmadığı konusunda uzman bilirkişi ziraat mühendislerinden görüş alınması, ayrıca ilgili kurumdan sorulması, aynı bölgeye ait Daireden geçen dosyalardan Tatlıca Köyü’nün daha önce mezra olarak Arıklı Köyü’ne bağlı olduğu, ancak daha sonra tüzel kişilik kazandığı gözönünde bulundurularak durumun İlçe Kaymakamlığından sorulması, taşınmazın hangi köyün kadastro çalışma alanı içerisinde kaldığı konusunun açıklığa kavuşturulması, bu konuda aynı zamanda teknik bilirkişilerden görüş istenmesi, şayet Arıklı Köyü kadastro çalışma alanı içerisinde kalıyor ise, TMK.nun 713/3. fıkrası uyarınca davanın bu köye yöneltilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.