8. Hukuk Dairesi 2010/3914 E. , 2011/982 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptal ve tescil davasının reddine dair Sorgun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.03.2010 gün ve 51/106 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 164 ada 14 parsel ile 120 ada 19 nolu parselin kendi babası ...’a ait iken kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla eşi ...oğlu ...adına tespit ve tescil edildiğini, bu kişinin çocuksuz olarak 25.4.2005 tarihinde öldüğünü, kendisi ile birlikte eşinin kardeşleri olan davalıları mirasçı bıraktığını, dava konusu taşınmazların kendi babasından intikal etmesi nedeniyle vefat eden eşi ...adına tespit ve tescil edilmesinin doğru olmadığını açıklayarak bu kişi adına olan tapu kayıtlarının iptali ile kendi adına tescilini talep etmiştir.
Davalılar, kadastro tespitinin doğru olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu 164 ada 14 ve 120 ada 19 nolu parsellerin senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği dikkate alınarak 27.8.2002 ve 16.5.2002 tarihinde Yusuf oğlu ...adına tespit edildiği itirazsız olarak 1.4.2003 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Tapu kayıtları getirilmiştir. Dava konusu taşınmazların halen Yusuf oğlu ...adına kayıtlı oldukları görülmüştür. Sorgun Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.1.2007 tarih 2007/31-30 esas ve karar sayılı veraset belgesinden; muris ... Doğan’ın 25.4.2005 tarihinde çocuksuz olarak öldüğü eşi (davacı) ... ile kendi kardeşleri (davalılar) ...,..., ...ve ...’ın mirasçı olarak kaldıkları belirlenmiştir.
Mahallinde keşif yapılmıştır. Dinlenen mahalli bilirkişi dava konusu 120 ada 19 ve 164 ada 14 nolu parsellerin başlangıçta davacının babası ...’a ait olduğunu, bu şahsın ölümünden sonra davacı ve eşinin bu taşınmazları ekip sürdüğünü, halen de davacının ekip biçtiğini, ...’un mirasçıları arasında taksim sonucunda 19 nolu parselin kızı ...’ye, 14 nolu parselin kızı ...’ye kaldığını, ... ve ...’nün bu yerleri davacı ve eşi ...’ye sattığına ilişkin bilgi sahibi olmadığını açıklamıştır. Davacı tanığı ...: 19 nolu parselin ve 14 nolu parselin başlangıçta davacının babası ...’e ait olduğunu, bu kişinin 50 yıl kadar önce öldüğünü, altı kız çocuğunun mirasçı kaldığını, babalarından kalan taşınmazları taksim ettiklerini 19 nolu parselin kızı ... ...’ye, 14 nolu parselin kızı ...’ye kaldığını, ...’nin 19 nolu parseli, ...’nün 14 nolu parseli 20 yıl kadar önce davacı ve kocasına devrettiğini, bunun satış mı, bağış mı olduğunu bilmediğini açıklamıştır. Davacı tanığı İsmail Temur: 19 ve 14 nolu parsellerin başlangıçta davacının babası ...’a ait olduğunu, ...’in 50 yıl kadar önce öldüğünü, taşınmazların kız çocukları arasında taksim edildiğini, 19 nolu parselin olduğu taşınmazın kızı ...’ye, 14 nolu parselin olduğu yerin kızı ...’ye özgülendiğini, bu kişilerin 20 yıl kadar önce kendilerine taksimen özgülenen yerleri ... ve Nuriye’ye (davacıya) sattıklarını, fakat bu satışın kapsamını bilmediğini söylemiştir. Davacı tanığı Garip Demir ise dava konusu 19 ve 14 nolu parsellerin olduğu yerlerin başlangıçta davacının babası ...’a ait olduğunu, ...’un 1951 yılında öldüğünü, taksim sonucunda 19 nolu parselin olduğu yerin kızlarından ...’ye, 14 nolu parselin olduğu yerin kızlarından ...’ye kaldığını, ...’nin 40 yıl kadar önce bu yeri kardeşi (davacı) ...’ye bağışladığını, ...’nün de kendisine kalan yeri 30 yıl kadar önce davacıya bağışladığını kocası ile birlikte bu yerleri kullandıklarını açıklamıştır. Davalı tanığı Ali Bulut ise, 19 ve 14 nolu parsellerin olduğu yerlerin önceden davacının babası ...’a ait olduğunu, ölümü ile mirasçıları arasında taksim yapıldığının 19 nolu parselin olduğu yerin kızı ...’ye, 14 nolu parselin olduğu yerin kızı ...’ye kaldığını, ancak ...’den ve ...’den davacı ve kocasına geçiş biçimini bilmediğini beyan etmiştir. Davalı tanığı Ömer Bulut ise, taşınmazların başlangıçta davacının murisi ...’a ait iken ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan taksimde 19 nolu parselin kızı ...’ye, 14 nolu parselin ise kızı ...’ye kaldığını, ...ve ...’nin bu taşınmazları davacı ve eşine verdiğini, ancak bunun bağış mı, satış mı olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. Davacı asil 5.6.2009 günlü keşif zaptındaki imzalı beyanı ile her iki taşınmazın babası ...’a ait iken, ölümü ile mirasçıları arasında yapılan taksimde 19 nolu parselin kız kardeşi ...’ye, 14 nolu parselin kız kardeşi ...’ye düştüğünü; eşi ...’nin içgüveysi olarak babasının evine geldiğini, ...’ye bu taşınmaz için karşılığı olarak 100 lira, ...’ye de taşınmaz için 4-5 keçi verdiğini, kardeşlerinin bu yerleri kendisine bağışladığını açıklamıştır. Belirtilen konular mahkemenin ve tarafların bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, bidayette davacının babasına ait olan kadastro çalışmalarında müstakilen davacının kocası adına tespit ve tescil edilen dava konusu taşınmazların; davacının kök murisi ...’in mirasçıları arasında yapılan taksimde kızları ... ve ...’ye isabet etmekle bu kişilerin doğrudan davacıya mı, ya da davacı ile şimdi ölü olan kocası ...’ye mi, birlikte hibe ya da satış yapılıp yapılmadığında toplanmaktadır.
Yukarıda beyanları açıklanan yerel bilirkişi, davacı tanıkları ve davalı tanıkları ile davacının keşif zaptına geçen ortak beyanlarına göre; dava konusu taşınmazların bidayette davacının babası ...’e ait olduğu, bu kişinin 50-55 yıl önce ölümü ile altı mirasçısı arasında taksim edildiği, yapılan taksimde 19 nolu parselin kızı ...’ye, 14 nolu parselin ise kızı ...’ye isabet ettiği tartışmasızdır. Bundan ayrı, davacı tanıklarının anlatımları ile yerel bilirkişinin beyanına göre; bu yerlerin ...ve ...tarafından davacıya hibe edildiği biçimindedir. Buna karşılık davalı tanıkları dava konusu yerlerin davacının şimdi ölü olan kocası ...’ye ... ve ...tarafından haricen satıldığı şeklindedir. Bu durumda, taraf tanıklarının beyanları arasındaki bu konuya ilişkin çelişki giderilmemiştir (HUMK.m.265).
Hal böyle olunca, davacı ve davalı tanıkları gerektiğinde yerel bilirkişi de çağrılarak yukarda belirlendiği üzere beyanları arasındaki çelişkinin giderilmeye çalışılması, bundan ayrı tarafların varsa bu konudaki öteki delillerinin toplanması ve hasıl olacak ağırlıklı beyan ve görüşler dikkate alınarak oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; öncelikle tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden ve öteki delilleri toplanmadan yukarıda yazılı beyanların ağırlıklı niteliği de göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere ret karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 24.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.