20. Hukuk Dairesi 2013/10867 E. , 2014/8875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, ... Mevkii ... ada ... parsel sayılı 488,24 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle; ... ada ..., ... ilâ ... sayılı parsellerin önceden bir bütün olarak atalarından intikalen ... zilyetliğinde olduğu, ifraz ve satışlardan söz edilerek ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve zilyetlikle edinilemeyeceğini ileri sürerek, tespitin iptali ve Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli parselin tespitinin iptaline ve Hazine adına tapuya tesciline, taşınmazın 1. derecede sit alanında kaldığının tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılmasına, taşınmazlar üzerindeki tek katlı binanın ve meyve ağaçlarının davalıya ait olduğu anlaşılmakla beyanlar hanesine muhdesat olarak gösterilmesine ilişkin kurulan hüküm, davalı gerçek kişi tarafından esasa ve Hazine tarafından da beyanlar hanesine yazılan muhdesat şerhine yönelik olarak temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.12.2012 tarih ve 2011/12696-2369 sayılı kararıyla özetle; “...1) çekişmeli parsellerin 1959 ve 1996 tarihli memleket haritalarında ve hava fotoğraflarında toprak muhafaza karakteri taşıyan makilik ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu belirlenerek, davanın kabulü yolunda hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığından, davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine,
2) 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre, kadastro hâkimleri, infazda duraksama yaratmayacak biçimde doğru ve düzenli sicil oluşturmakla görevli ve yetkili olduklarından, uyuşmazlığın esası hakkında karar verirken, çekişmeli parsellerin hangi nitelikte tapuya tescil edileceğini, hüküm yerinde belirtilmeleri gerekir. Taşınmazlar üzerindeki muhdesatın tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için niteliğinin de belirlenmesi gerekir. Zira, taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi halinde, muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesine de olanak yoktur. Bu nedenle, hüküm yerinde taşınmazların niteliği belirtilmeden ve muhdesat şerhi de verilmek suretiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi doğru değildir...” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tesbitinin iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline, taşınmazların 1. derecede doğal sit alanında kaldığının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından taşınmazların niteliğine, davalı gerçek kişi vekili tarafından esasa ve muhdesata ilişkin temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1966 yılında yapılıp, 11.10.1968 tarihinde ilân edilen ve 11.01.1969 tarihinde kesinleşen seri usûlde orman tahdidi, 1981 yılında yapılıp 13.5.1982 tarihinde ilân edilerek itirazsız yerlerde 13.05.1983, itirazlı yerlerde ise 30.07.1982 tarihinde ilân edilip, 30.07.1983 tarihinde kesinleşmiş, sınırlandırması yapılan ormanların aplikasyonu, orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması, 1991 yılında 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve yatırdığı temyiz harcının istek halinde iadesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 28/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.