20. Hukuk Dairesi 2013/10997 E. , 2014/8872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili ve davalı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, ... Mevkii ... ada ... parsel sayılı 464,64 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle; ... ada ... ..., ilâ ... sayılı parseller bir bütün olarak atalarından intikalen ... zilyetliğinde olduğu, ifraz ve satışlardan söz edilerek ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve zilyetlikle edinilemeyeceğini ileri sürerek tespitin iptali ve Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne ve çekişmeli parsellerin tespitinin iptaline ve Hazine adına tapuya tesciline, taşınmazın 1. derecede sit alanında kaldığının tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılmasına, taşınmazlar üzerindeki tek katlı binanın ve meyve ağaçlarının davalıya ait olduğu anlaşılmakla beyanlar hanesine muhdesat olarak gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından esasa ve Hazine tarafından da beyanlar hanesine yazılan muhdesat şerhi nedeniyle temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.12.2012 tarih ve 2011/12693-2372 sayılı kararıyla özetle; “...1) Resmî belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucu verilen bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parsellerin 2004 yılına kadar, yüksek eğimli, üzerinde orman bitki örtüsü bulunan ve toprak muhafaza karakteri taşıyan hiç işlenmemiş yerlerden iken son zamanda bitki örtüsünün kaldırıldığı, zilyetlikle edinilecek yerlerden olmadığından, davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine,
2) Çekişmeli parselin 2004 yılına kadar % 17 eğimli makilik olduğu, bu tarihten sonra maki ve taşlardan temizlendiği, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesinin karşıt anlamından ve 15/7/2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/p, 26/a-h ve j maddeleri gereğince orman sayılacağı ve orman sınırı dışında bırakılmış olsa dahi, aynı Yönetmeliğin 26/2. maddesi hükmü gereği taşınmazların orman niteliğini ortadan kaldırmayacağı, orman olarak tescili gereken yerlerden olduğu, yine orman alanlarında muhdesat şerhi yazılamayacağı, orman alanındaki zilyetliğin hukuken korunmayacağı gibi, suç teşkil edeceği, bu nedenle çekişmeli parsellerin tapu kaydının beyanlar hanesine konulan şerh kaldırılarak, taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi...” gereğine değinilmiştir.
Davalı gerçek kişi vekili tarafından, Daire bozma kararına karşı başvurulan karar düzeltme istemi Dairece 04.10.2012 gün 2012/8286-11219 sayılı karar ile reddedilmekle Daire kararı kesinleşmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tesbitinin iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline, taşınmazların 1. derecede doğal sit alanında kaldığının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından taşınmazların niteliğine, davalı gerçek kişi vekili tarafından esasa ve muhdesata ilişkin temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1966 yılında yapılıp, 11.10.1968 tarihinde ilân edilen ve 11.01.1969 tarihinde kesinleşen seri usûlde orman tahdidi, 1981 yılında yapılıp 13.5.1982 tarihinde ilân edilerek itirazsız yerlerde 13.05.1983, itirazlı yerlerde ise 30.07.1982 tarihinde ilân edilip, 30.07.1983 tarihinde kesinleşmiş, sınırlandırması yapılan ormanların aplikasyonu, orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması, 1991 yılında 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve yatırdığı temyiz harcının istek halinde iadesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 28/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.