Hukuk Genel Kurulu 2015/2606 E. , 2017/1198 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.05.2014 gün ve 2013/322 E. 2014/439 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 30.09.2014 gün ve 2014/16895 E. 2014/19058 K. sayılı kararı ile;
(…İncelenen dava dosyasında, davacının murisi sigortalı Turan Eski’nin 03/01/2009 tarihinde vefat ettiği, 170 gün askerlik borçlanma bedelinin davacı tarafından 24.04.2013 tarihinde ödendiği, davacının 21.04.2013 tarihli tahsis talebi üzerine Kurumun, 5510 sayılı Kanunun 32"nci maddesinde yer alan, "ölüm aylığı, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır" hükmü ile muris sigortalının 748 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminin bildirilmiş olması ve borçlanma olmaksızın 900 gün şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle talebi reddettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiş, Mahkemece, borçlanılan askerlik süresinin toplam sigortalılık süresine dahil edilmeyeceği ancak 900 gün şartı yönünden değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının murisi sigortalının 170 gün karşılığı askerlik borçlanmasının, 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen “900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olması” şartının oluşup oluşmadığının belirlenmesinde göz önüne alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 32"nci maddesinin ikinci fıkrasında; ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı öngörülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.09.2010 gün ve 2010/ 21-301, 438 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, “Sigortalılık süresi”, 506 sayılı Kanunun 108"inci maddesinde uzun vadeli sigorta kolları açısından tanımlanmıştır. Bu maddeye göre; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir. Tahsisi için istenilen koşulların, sigortalılık başlangıç tarihi (gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih) ile aylık talep tarihi arasında (aylık talebinde bulunmuş olmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasındaki sürede) gerçekleşmiş olması aranmaktadır.
Bu arada “Hizmet borçlanması”, sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir. Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de mümkün değildir.
Bu durumda, 5 yıl sigortalılık şartı var ise de 1800 prim günü bulunmayan ve 03/01/2009 günü vefat eden sigortalının hak sahibi davacının; 01.10.2008 tarihinden sonra talepte bulunarak yine 01.10.2008 tarihinden sonra ödenmiş olan askerlik borçlanması ile kazanılan 170 günlük sürenin, 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde öngörülen 900 günün hesabında dikkate alınmaması ve ölüm aylığı şartlarının buna göre belirlenmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin eşi Turan Eski’nin 03.01.2009 tarihinde vefat ettiğini, Turan Eski’nin sigorta başlangıcının 01.06.1980 tarihi olduğunu ve 748 gün prim ödemesi bulunduğunu, eksik kalan prim sayısının tamamlanması için müvekkil tarafından askerlik borçlanması yapıldığını, Turan Eski’nin vefat tarihi olan 03.01.2009 tarihi itibariyle uygulanacak olan 5510 sayılı Kanunun 32. maddesinde “en az beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş bulunması” şartının arandığını, bu haliyle 900 gün prim gün sayısı bulunduğundan ölüm aylığı bağlanma şartlarının oluştuğunu ileri sürerek davacıya hak kazandığı tarihten itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili 5510 sayılı Kanunun 32. maddesine göre 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı sayılanlar için her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı olup toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalıların hak sahiplerine yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağının belirtildiğini, Kanun metnindeki “her türlü borçlanma süreleri hariç” ifadesinin 900 günün hesabında borçlanma sürelerinin hesaba katılmayacağı anlamını taşıdığını, yapılmış olan askerlik borçlanmasının 900 günün hesabında değerlendirilemeyeceğini, davacının murisinin 748 gün prim gün sayısının bulunduğunu, bu nedenle davacıya ölüm aylığı bağlanmasının kanunen mümkün olmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının muris eşi Turan Eski"nin 748 günlük hizmetinin bulunduğu, davacı tarafından da eşine ait 07.03.1983 – 07.11.1984 tarihleri arasındaki 170 günlük askerlik süresinin borçlanılarak borçlanma bedelinin ödendiği, bu haliyle Kanun’da belirtilen 5 yıl sigortalılık ve en az 900 gün prim ödeme şartlarının yerine getirildiği, her ne kadar davalı Kurum 900 günlük prim ödeme süresinin hesabında askerlik borçlanmasını dikkate almamış ise de 5510 Sayılı Kanunun 32. maddesinin lafzından böyle bir anlam çıkarılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 21. Hukuk Dairesinin 2010/5071 Esas 2011/5968 Karar sayılı kararında askerlik borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanunun 32. maddesinde belirtilen 5 yıllık sigortalılık süresine katılamayacağı , ancak 900 günlük sigorta primine katılabileceğinin belirtildiği, bu haliyle davacının aynı hukuki durumda olmasına rağmen hakkında farklı bir karar verilmesinin adalet ve hakkaniyete uygun olmadığı, bu durumun sebebi olarak gösterilecek herhangi bir yasal değişiklik de bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olaya göre davacının eşi adına yapılan askerlik borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen ve ölüm aylığı bağlanma koşullarından olan 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun “Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları” başlığını taşıyan 66’ncı maddesi, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Bilindiği üzere, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır.
Sigortalının ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağı düzenlenmiştir. Maddede geçen ""her türlü borçlanma süreleri hariç""ifadesi sigorta başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkin olmayıp açık bir şekilde borçlanmasız süreyi belirtmektedir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; 03.01.2009 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, sigortalının borçlanılan süreler gözetilmeksizin hizmet sözleşmesine dayalı prim gün sayısı 900 gün olmadığından 5510 sayılı Kanunun 32"nci maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartlarının gerçekleştiğinden bahsedilemez.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.