4. Hukuk Dairesi 2020/3349 E. , 2020/4184 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 15/03/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine dair verilen 17/12/2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1.Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılardan ...’nin tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2.Davacının, davalılardan ... TV Yayıncılık A.Ş, ... ve ...’a yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalılardan ... TV Yayıncılık AŞ’ye ait TV 8 adlı televizyon kanalında yayınlanan “...” isimli programa konuk olan ... tarafından kendisine yönelik ağır ithamlarda ve iftira niteliğinde açıklamalarda bulunulduğunu, bu açıklamaların hiçbir dayanağının olmadığını, saygınlığının zedelendiğini, davalılardan ...’ın programın yapımcısı, ...’ın ise yönetmeni olduğunu belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılardan ..., bu sözlerin ilk kez gündeme gelmediğini, bu olayın ..."in programında zaten dile getirilmiş olduğunu, davacının o tarihte hiçbir şey söylemediğini, kendisinin konuşmak istememesine rağmen yorumcuların ağzından laf almak için çabaladıklarını, alt ve üst yazıların kendi söylemlerinden düzenlenmediğini, reyting çabası içinde hareket edildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Diğer davalılar, söz konusu iddiaların daha önce ... ve ..."in sunduğu “...” isimli programda dile getirildiğini, kusurları olmadığını, canlı yayın olduğu için müdahale edemediklerini, hakaret kastı taşımadığını, yorum yapılmadığını, davalılardan ..."nin iddialarına yer verildiğini, diğer davalıların herhangi bir katkısının olmadığını, yönlendirme ve ısrar olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08/10/2018 gün 2016/8777 esas 2018/5966 karar sayılı ilamı ile “Dava konusu
program içeriği bir bütün olarak incelendiğinde; 04/03/2013 tarihli yayında davalılardan ...’nin davacının kendisine cinsel saldırı eyleminde bulunduğunu iddia ettiği, kişinin kendisine karşı bu denli ağır bir suç işlendiğini iddia etmesine rağmen ceza soruşturmasına konu etmemiş olması, olayın üzerinden uzunca bir zaman geçmiş olması ve hiçbir yeni gelişme olmaksızın gündeme getirilmesi nedeniyle konunun güncel olmaması, iddianın cinsel saldırı gibi çok ağır bir suçun konusunu oluşturması nedeniyle programda konuşulan konuların davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, ifade özgürlüğünü kullanırken kendisi için de geçerli olan kişisel haklara dokunmama ilkesine uygun davranmamıştır. İfade özgürlüğü kapsamında söylenen ifadeler, hiçbir zaman ağır ve kaba hakareti ortadan kaldırmadığı gibi davacı tarafın bu sözleri duyduğunda hissettiği olumsuz duyguları da hafifletemez. Bu itibarla somut olayda dile getirilen ve kapsamı ağır bir suçun konusunu oluşturan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Şu durumda, mahkemece olayın mahiyeti ve gelişimi değerlendirilmek suretiyle davacıya uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” denilerek kararın bozulmasına karar verilmiş; mahkemece, “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamı ile sadece davalı ... yönünden değerlendirme yapıldığı ve kararın ... yönünden bozulduğu, diğer davalılar yönünden Mahkememizce verilen davanın reddi kararının yerinde olup olmadığı, davacının bu davalılara yönelik temyiz isteminin yerinde olup olmadığı, bu davalılar yönünden temyiz itirazlarının reddine karar verilip verilmediği yönünde herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığından, bozma ilamına uyulmakla bozma kapsamı dışına çıkılamayacağından davalılardan ... yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden ilk kararda olduğu gibi davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde ifade edilen gerekçeyle davalılardan ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 46. maddesi “Yayından doğan sorumluluk yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre aittir. Bu hüküm yayın kuruluşunun bu Kanundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” hükmünü haizdir. Şu durumda mahkemece, davalılardan ... TV Yayıncılık AŞ, ... ve ...’ın da sorumlu olduğu gözetilerek olayın oluşuna uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle adı geçen davalılar bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalılardan ...’nin tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının (1) no’lu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/12/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.