3. Hukuk Dairesi 2019/4983 E. , 2020/2182 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda davalıların istinaf başvurularının reddine, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, 16.02.2015 tarihli dava dilekçesinde, davacı ile davalıların, davalıların oluşturduğu proje ortaklığındaki C Blok 15. Kat 173 numaralı dairenin davacıya satımı konusunda haricen anlaştıklarını, bu anlaşma uyarınca davacının davalılara toplam 169.750 TL ödeme yaptığını, bedelini ödediği ve inşaat tamamlandığı halde dairenin tapuda kendisine devrinin gerçekleşmeyip, dava dışı 3. bir şahsa devredildiğini, ödemiş olduğu bedelin ve menfi müspet zararı ile yoksun kalınan karın tespiti ile tahsiline ilişkin olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın kısmen kabulüne karar verilerek ödediği 169.750 TL"nin kendisine iadesine karar verildiğini, söz konusu davada menfi müspet zarar ve yoksun kalınan kara ilişkin talebini atiye bıraktığını ileri sürerek, atiye bıraktığı söz konusu talepleri kapsamında taşınmazın devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle uğramış olduğu zarar ile geçen sürede yoksun kalınan karın tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 22.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değeri 74.224,00 TL"ye yükseltilmiştir.
Davalı ... İnşaat Elektrik Makina Müşavirlik Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, talebin zaman aşımına uğradığını, müvekkil şirket ile davacı arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... AŞ. vekili, talebin zaman aşımına uğradığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı ... usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermemiş, duruşmalara iştirak etmemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; paranın ödendiği 27/01/2009 tarihinden önceki dava tarihi olan 23/05/2013 tarihine kadar davalıların ödenen paradan karşılıksız olarak yararlandıkları, yine yapılan satış sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olmadığı, geçersiz sözleşmeye dayanılarak yapılan ödemelerde herkesin aldığını iadeyle yükümlü olup sadece aktin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca güncelleştirilmesi gerekli olup güncelleştirmenin ilk dava tarihi itibariyle yapılması gerektiği, ödenen bedelin 23/05/2013 tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenlerin ortalaması alınmak suretiyle bilirkişi marifetiyle yapılan hesaplama neticesinde 243.976-TL olduğu tespit edilmiş olup, bu miktardan önceden hüküm altına alınan 169.750-TL düşüldüğünde ödenmesi gereken miktarın 74.226-TL olduğu ancak davacı tarafın ıslah talebinde bu miktarı 74.224-TL olarak talep ettiği görülmekle talepten fazlasına hükmedilemeyeceği için bu miktar yönünden davanın kabulü ile söz konusu miktara ıslah tarihinden (22.02.2017) itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Hükme karşı taraflarca istinaf talebinde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafından 27/01/2009 tarihinde yapılan 169.750,00 TL"lik ödemenin ... 10.AHM 2013/379 E. 2014/513 K. sayılı davanın açılış tarihi olan 23/05/2012 itibarıyla ulaştığı değerin 243.976,00 TL olarak hesaplandığı, 169.750,00 TL"nin ilk dava ile davalılardan tahsiline karar verilerek kararın Yargıtayca onaylanarak kesinleştiği gözetildiğinde aynı kararda dava tarihinden itibaren ayrıca faize de karar verildiği dikkate alınarak, bu bedelin tahsili aşamasında dava tarihinden itibaren işletilen faizin bir şekilde tahsil edilmesinin ilk dava tarihine kadar yapılan güncellemeye etkisinin olmayacağı, buna göre ilk davada atiye bırakılan davacı zararı ve yoksun kalınan kara ilişkin olmak üzere güncellenen bedel olan 243.976,00-169.750,00 = 74.226,00 TL olmasına rağmen davacının ıslah talebinin 74.224,00 TL olduğu gözetilerek bu tutara karar verildiği, dava dilekçesinde davacı tarafça faiz talep edilmemesine rağmen 12/11/2015 tarihli dilekçede faiz talebinin bulunduğu açık olduğundan 12/11/2015 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği, mahkemenin faiz başlangıcına ilişkin kararının yerinde görülmediği ve davacının buna dair istinaf talebinin yerinde olduğu gerekçeleriyle, davalıların istinaf taleplerinin HMK 353/1b-1. madde gereğince reddine, davacının istinaf talebinin ise, faiz başlangıcı yönünden, kısmen kabulü ile, kararda HMK 353/1b-2.madde gereği faiz başlangıcının 12/11/2015 şeklinde düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... İnşaat Elektrik Makina Müşavirlik Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili ile diğer davalı ... AŞ. vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava konusu uyuşmazlık; tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı müspet ve menfi zarar ile yoksun kalınan karın tespiti ile tahsili talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki taşınmaz satımına ilişkin harici satım sözleşmesinin TMK"nın 706, BK"nın 213 (TBK"nın 237), Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğu, tarafların verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilecekleri hususu, davacının ödediği bedelin iadesine yönelik olarak daha evvel açmış olduğu ve Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleşmiş olan karar ile tespit edilmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı, ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2013/379 E. 2014/513 K. sayılı davada, ödediği 169.750,00 TL"nin iadesi ile müspet ve menfi zararı ile yoksun kalınan karının tespitini ve tahsili talep etmiş, mahkemece müspet ve menfi zararı ile yoksun kalınan karını açıklaması talep edildiğinde, davacının söz konusu talepleri yönünden davasını atiye bıraktığını belirtmesi üzerine mahkemece, taşınmazın satış bedeli olarak ödenen 169.750,00 TL yönünden davanın kabulüne, atiye bırakılan talepler yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, söz konusu karar Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir.
Davacı eldeki dava ile, önceki davada atiye bıraktığı müspet ve menfi zararı ile yoksun kalınan karının tespitini ve tahsilini talep etmiş, mahkemece, satış bedeli olarak ödediği 169.750,00 TL"nin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek çeşitli ekonomik etkenlerin ortalaması alınmak suretiyle ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın dava tarihi olan 23.05.2014 tarihi itibariyle 243.976,00 TL"ye ulaşacağı, söz konusu miktardan önceki davada hüküm altına alınan 169.750,00 TL"lik kısım mahsup edildiğinde davacının dava konusu ettiği zararının 74.224,00 TL olduğu gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmeş ise de karar hukuka uygun değildir.
Şöyle ki; davacı tarafından atiye terkedilen ve eldeki davada dava konusu edilen kısım müspet ve menfi zarar ile yoksun kalınan kara ilişkindir. Davacı hem ilk davada hem de eldeki davada bu zararlarının içeriğine ilişkin olarak bir açıklamada bulunmamış, mahkeme ise, davacının satış bedeli olarak ödediği ve ilk dava ile hüküm altına alınan 169.750,00 TL"nin çeşitli ekonomik etkenlerin ortalaması alınmak suretiyle belirlenen miktardan ilk dava ile hüküm altına alınan satış bedelinin mahsubu ile bakiye kısım yönünden davanın kabulüne karar vermiştir. Oysa ki ödeme satış bedeli ilk davada talep edilmiş ancak mahkemece, denkleştirici adalet ilkesine göre bir hesaplama yapılmaksızın, sadece ödenen satış bedeli olan 107,750 TL. nin tahsiline karar verilmiş ve bu karar da Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Bu durumda, bedele ilişkin talebin bu davada tekrar incelenemeyeceği, bunun ilk davada kesinleşmiş olduğu göz önünde bulundurulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bundan ayrı olarak; genel itibariyle müspet zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararı, menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından kaynaklanan zararı ifade etmektedir.(HGK’nun 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 2010/427 K.).
Yani, müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durum ile eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olup, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur; bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnızca alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Diğer bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yukarıda da belirtildiği üzere, tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmi şekilde yapılması geçerlilik şartı olup, söz konusu geçerlilik şartını taşınmayan yani resmi şekilde yapılmayan tapulu taşınmazların harici satım sözleşmeleri geçersizdir ve bu durumda taraflarca geçersiz sözleşmeye dayanılarak menfi ve müspet zarar talep edilemeyip, sadece, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak tarafların birbirlerine verdikleri talep edebilecektir. Kesinleşen ilk davada, davacının ödemiş olduğu satış bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca hüküm altına alınmış olduğuna göre, uğranıldığı iddia edilen müspet ve menfi zararın dava konusu edildiği eldeki davada yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine, kararın bir örneğinin de ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.