11. Hukuk Dairesi 2017/3084 E. , 2019/322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
Taraflar arasında görülen davada ... 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 17/11/2016 tarih ve 2016/126-2016/103 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı-karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davalı-karşı davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2002 yılında tescil ettirip daha sonra değişik versiyonlarını yeniden tescil ettirdiği markasının ayırt edici unsuru olan ... ibaresinin davalı tarafından markasal ve ticari unvan olarak kullanıldığını ileri sürerek, markaya tecavüz niteliğindeki ticari unvanın kullanılmasının önlenmesini, ticari unvandan ibarenin terkinini, marka haklarına tecavüzün önlenmesini, ticari evraka el konulmasını, imhasını, hüküm özetinin ilanını ve maddi-manevi tazminata hükmolunmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının tescilli markasının sadece "..." ibaresinden ibaret olmayıp şekil de içerdiğini ve ek sözcüklerin de bulunduğunu bu nedenle markalar arasında iltibasa yol açıcı benzerlik olmadığını müvekkilinin unvanındaki "... ekspres" sözcüğünün ayırt edici olduğunu, ayrıca bu markayı 1993 yılından beri kullandığını, resmi olarak da 2004 yılında kullanmaya başladığını ve tanınmış hale getirdiğini, savunarak asıl davanın reddini ve davacının 2011/10586 nolu marka tescil talebinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, aynı sektörde faaliyette bulunan davacının davalı kullanımından haberdar olmamasının mümkün olmadığı, davalının “...” ibaresinin 2004 yılından itibaren 43. sınıf hizmetler üzerinde tescilsiz olarak kullanımına karşı huzurdaki davanın açıldığı 2011 yılına kadar geçen sürede sessiz kalınması sonucunda iş bu davanın açılmasının MK 2 maddelerine aykırılık oluşturacağı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı dava ile iptali istenilen 2011/10586 başvuru nolu markanın dava tarihi itibariyle tescil edilmediği gerekçesiyle de karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı-karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Mahkeme ilamı, hükmü katılma yoluyla temyiz eden davalı-karşı davacı vekiline 03.02.3017 tarihinde, davacı-karşı davalı vekilinin temyiz dilekçesi ise 13.03.2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve hüküm davalı-karşı davacı vekili tarafından HUMK 433. maddesinde öngörülen 10 günlük katılma yoluyla temyiz süresi geçirildikten sonra 24.03.2017 tarihinde temyiz edilmiştir. Yasal süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında, HUMK 432/4 maddesi uyarınca, mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/03/1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bu konuda karar verebileceğinden, davalı-karşı davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı-karşı davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin süresinde yapılmayan temyiz isteminin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 15/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.