8. Hukuk Dairesi 2011/591 E. , 2011/763 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.07.2009 gün ve 37/80 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı dört parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış, herhangi bir beyanda da bulunmamıştır.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın haksız açıldığını, davacıların taşınmaz üzerinde zilyetliklerinin olmadığını ve dava konusu yerin ziraate elverişli bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişiler Hüseyin Işık ve İsmail Bozoğlu’nun dosyaya sunduğu 30.12.2003 (aslında 30.10.2003 olacak) tarihli rapor ve krokilerinde A, B, C ve D harfleriyle gösterilen sırasıyla 20441,73; 12635,79; 48949,37 ve 10631,73 m2 yüzölçümlü dört parça taşınmaz hakkındaki davanın kabulüyle, anılan taşınmaz bölümlerinin davacı ... adına senetsizden tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bingöl Kadastro Müdürlüğünün 18.06.2009 gün ve 1826 (veya 1926) sayılı karşılık yazılarında; taşınmazın bulunduğu Kabayel Köyü’nde kadastro çalışmalarının yapılması için programın hazırlandığı, ancak henüz ihalesinin yapılmadığı bildirilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde; taşınmazı imar ve ihya ettiğini bildirmiş, davalı köy temsilcisiyle Hazine temsilcisi ise; dava konusu taşınmazların mera olduğunu savunmuşlardır. Bu durum karşısında taşınmazın saptanan ve savunulan bu niteliklerine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerektiği gibi, kadim ve tahsisli mera araştırmasının yapılması da zorunludur. Dava konusu taşınmaz bölümlerinin kenarında Yedisu-Erzincan Devlet karayolu geçtiği gibi çevresinde derelerin bulunduğu görülmektedir. Öncelikle dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin kenarında Yedisu-Erzincan Devlet karayolunun geçmiş olması nedeniyle davanın Karayolları Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi, varsa kamulaştırmaya ait harita ve belgelerin Karayolları Genel Müdürlüğü veya ilgili Bölge Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, Karayolları Genel Müdürlüğü davaya katıldığı takdirde delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, böylece TMK.nun 713/3.fıkrası gereğince taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı, çifte tapunun önlenmesi açısından teknik bilirkişinin rapor ve krokisi de eklenmek suretiyle dava konusu yapılan taşınmaz bölümlerinin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden, yine Kabayel Köyü’ne ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının olup olmadığının İl, İlçe Özel İdare Müdürlükleriyle, Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, varsa tahsisli ve kadim mera kayıtları getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte tahsisli ve kadim mera kayıtlarıyla Yedisu-Erzincan Devlet karayoluna ait kamulaştırma pafta ve evraklarının teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, taşınmazların tahsisli ve kadim mera kayıtları ile kamulaştırma haritası kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, teknik bilirkişiye krokisinde işaret ettirilmesinin sağlanması, kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde, bu takdirde kadim mera araştırması ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince imar ve ihya koşullarının araştırılması, Daire ve Yargıtay uygulaması gözetilerek meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişilerin belirlenmesi, komşu köyler halkı arasından tanıklarını seçip bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince keşif yerinde dinlenmeleri, davetiye ile gelmedikleri takdirde HUMK.nun 253.maddesinin göz önünde tutulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK.nun 265.maddesi gereğince yüzleştirilerek çelişkinin giderilmesi, taşınmaz parçalarının kadim meradan açılmak suretiyle elde edilip edilmediğinin, davacı tarafından hangi tarihte imar ihyaya başlandığının, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi, taşınmazın çevresinde bulunan dereler gözetilerek uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin keşifte dinlenilmesi, dava konusu yerlerin dereden elde edilen ya da etki alanında kalan yerlerden olup olmadığının, derelerin aktif niteliğinde bulunup bulunmadıklarının dereyle aralarındaki kot farkının saptanması, taşınmaz bölümleriyle bitişiğindeki araziler bir bütün olarak düşünülmek suretiyle toprak yapısı ve nitelikleri itibariyle meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı konusunda ayrıca uzman bilirkişi ziraat mühendisiyle diğer teknik ve uzman bilirkişilerden gerekçeli, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık, karşılaştırmalı raporların alınması gerekir.
Bundan başka, davacının belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı başkaca açılmış tescil davaları olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtlarıyla tescile esas alınan belgelerin Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı açılmış tescile ait dosyaların, ise ilgili mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde yer alan sınırlamalar yönünden gözönünde tutulması, 4721 sayılı TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde açıklanan tüm hususların eksiksiz olarak araştırılması, 16.10.2003 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tanıklar davacı ...’in 20-30 yıldan beri taşınmazları kullanmadığını bildirdiklerinden terk nedenleri gözetilerek bu sürenin iradi terk niteliğinde olup olmadığı üzerinde durulması, hüküm kurulurken 4721 sayılı TMK.nun 713/7.fıkrası hususlarının gözönünde tutulması, hüküm fıkrasında; taşınmazın yer, mevki ve sınırlarının miktarlarıyla birlikte gösterilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.