
Esas No: 2010/6899
Karar No: 2011/758
Karar Tarihi: 17.02.2011
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/6899 Esas 2011/758 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Kabayel Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.07.2009 gün ve 61/78 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı üç parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... tüzel kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış, herhangi bir beyanda da bulunmamıştır.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın haksız açıldığını, davacıların taşınmaz üzerinde zilyetliklerinin olmadığını ve dava konusu yerin ziraate elverişli bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişiler İlhami Kalabalık ve ...’ın düzenledikleri 12.11.2003 tarihli krokide 6245 m2 yüzölçümlü yer ile aynı teknik bilirkişilere ait 4.12.2003 günlü krokide A harfiyle işaretlenen 8200 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı ... adına tapuya kayıt ve tescillerine, dava dilekçesinin üçüncü sırasında tescili istenen taşınmaz hakkındaki davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümleri, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal, imar ve ihya hukuki sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle dava dilekçesinin bir ve ikinci sırasında bulunan taşınmazlar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili, her ne kadar taşınmazların vekil edenine ait olduğunu bildirmiş ise de, 13.7.2003 günlü keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazların davacının dedesinden kaldığını, miras yoluyla davacının babasına ve ondan da davacıya geçtiğini bildirmişlerdir. Dava konusu taşınmazlar davacının babasından kalmış olup, şayet babası ölmüş ise, terekesi TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde bulunan taşınmazlar için bir veya birkaç mirasçının üçüncü kişilere karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkileri bulunmamaktadır. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur.
TMK. nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Bu nedenle terekeye dahil taşınmazlar için tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları gerekmektedir. Şayet davacının babası ölmüş ve alınacak veraset belgesine göre, davacı tek mirasçı ise davanın bu haliyle yürütülmesi ve eksikliklerin yerine getirilmesi gerekir. Şayet davacı dışında başka mirasçılar var ise, davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir. Çünkü davacı yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Dinlenen tanık beyanları yetersiz olduğu gibi teknik bilirkişiden alınan kroki infaza elverişli değildir. Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden miktar araştırması konusunda herhangi bir bilgi de sorulmamıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde; tanık ve her türlü delile dayanmıştır. Şu halde, çifte tapunun oluşumunun önlenmesi için dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz parçalarının tapuda kayıtlı taşınmazlardan olup olmadığının teknik bilirkişinin rapor ve krokisi de eklenerek Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, dinlenen taraf tanıklarının HUMK.nun 258. maddesi gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, davetiyeye uymadıkları taktirde aynı kanunun 253. maddesinin gözönünde tutulması ve HUMK.nun 259. maddesi gereğince yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenilmesi, taşınmazların davacının atalarından ne biçimde davacının babasına intikal ettiği, babasının ölümü ile mirasçılar arasında paylaşım, bağış ya da satış yoluyla davacıya geçip geçmediği hususları yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilerek açıklığa kavuşturulması, taşınmazlar, dava dilekçesine göre imar ve ihya edilerek kullanıldığı anlaşıldığına göre davacı ve babasının hangi tarihte taşınmazların imar ve ihyasına başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandıkları hususları, aynı şekilde yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HUMK.nun 265. maddesi uyarınca çelişkinin giderilmesi, bu konularda TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerindeki koşulların oluşup oluşmadığının gözönünde tutulması, davacı ve babasının belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanak ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kanunun14. maddesindeki miktarlar yönünden değerlendirilmesi, ondan sonra toplanan deliller bir bütün olarak değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Bundan ayrı teknik bilirkişiden alınan ve hükme esas tutulan kroki infaza elverişli bulunmadığından yapılacak keşif sonucu teknik bilirkişiden alınacak krokinin TMK.nun 713/7. fıkrasında öngörülen koşullara uygun olarak düzenlenmiş olması zorunludur. Aksi halde tapu sicil müdürlüğünde infazı duraksama yaratır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.