10. Hukuk Dairesi 2015/9181 E. , 2015/9303 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, kendi çalışmaları nedeniyle davalının annesi ve babası üzerinden aldığı yersiz ödenen ölüm aylıklarının tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Dr. .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilâmında, 506 sayılı Kanunun 68. maddesinin (VI) numaralı bendi uyarınca, davalının çalıştığı aylar nedeniyle aylığa hak kazanamayacağına ilişkin kabul ve hesaplama yönteminin isabetli bulunmduğu belirtilerek, zamanaşımı definin irdelenmesi gerektiği belirtilmiş, zamanaşımının gerçekleşmediği saptandığında yersiz ödeme tutarlarının geri alınabileceği göz önünde bulundurulmalı ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirme yapılarak işlemiş faiz hesabı yaptırılması gereği vurgulanarak, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gereğinin gözetilmesi gerektiği ve ayrıca icra ve inkar tazminatı yönünden olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Bozma kararına uyulmakla, bozma kararı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar ve mahkemece de bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerekir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İBK) O hâlde mahkemece bozma kararına uyulduğuna göre, bozma kapsamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerekir.
1) Dairemizin bozma ilâmında da belirtildiği üzere, 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesiyle getirilen düzenleme, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme olup; zamanaşımı hükmü olarak nitelenmesine olanak
bulunmamaktadır. Maddenin genel hükümlere atfı, 5510 sayılı Yasa"nın 97. ve diğer maddelerinde zamanaşımı konusunda özel bir düzenlemenin yer almamış olduğu durumlarda zamanaşımı konusunun, genel hükümlerden hareketle çözümünü gerektirmekte olup; dava konusu olayda Kurum alacağı yönünden, zamanaşımı süresi; Borçlar Kanunu"nun 66 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde belirlenmelidir.
Bu bağlamda Borçlar Kanunu"nun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler Sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; özellikle, Kurum yönünden zamanaşımı süresinin, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi itibarıyla işlemeye başladığı dikkate alınıp söz konusu kişi/organ yöntemince belirlendikten sonra öğrenme günü açıklığa kavuşturulmalı, zamanaşımının gerçekleşmediği saptandığında yersiz ödeme tutarlarının geri alınabileceği göz önünde bulundurulmalı ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi bendi kapsamında değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak, Mahkemece, 96. maddenin zamanaşımı hükmü olarak nitelendirilmesi ve gerekli değerlendirmenin yapılmamış olması isabetsizdir.
2)Bozma ilâmına uyulmasına rağmen, Mahkemece, işlemiş faiz hesabı yaptırılmaması ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gereğinin gözetilmesi de isabetsizdir.
3) Hukuk Genel Kurulu’nun 15.07.2009 tarih ve 2009/19-285 Esas, 2009/359 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir.
Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi, bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak gerekçesiz karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin ve davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalıya iadesine, 12.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.