22. Hukuk Dairesi 2016/6704 E. , 2019/4437 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 05.10.2002-24.09.2013 tarihleri arasında mağaza müdürü olarak çalıştığını, müvekkilinin iş sözleşmesini 24.09.2013 tarihinde fazla çalışmalarının karşılığının kendisine ödenmemesi nedeni ile haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını, feshin haklı nedene dayanmadığını, davacının talep konusu alacaklara hak kazamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında iş sözleşmesinin sona erme şekli konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı 11.10.2002-24.09.2013 tarihleri ararasında davalı işyerinde son olarak mağaza müdürü pozisyonunda çalışmış olup, dava dilekçesinde fazla çalışmalarının karşılığının kendisine ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia etmiş; davalı işveren ise davacının kendi isteği ile istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını savunmuştur. Mahkemece, davacı iddiasına uymayacak şekilde " iş akdinin kıdem tazminatı ödenmeksizin sona erdiğinin ispat yükünün davalı işverene ait olduğu, davalı işverenin bunu ispatlayamadığı" gerekçesiyle davacının kıdem tazminatına hak kazandığı kabul edilmiştir. Ancak davalı tarafından, davacının ayrılması üzerine düzenlenen veda yemeğinde davacıya ait olduğu iddia edilen CD görüntüleri ibraz edilmiş olup; söz konusu CD"nin dairemizce yapılan incelmesinde, ""bizim kendi işlerimiz de var, yıllardır kardeşlerim idare ediyordu, benim ilk çalıştığım işyeri patronlarım sizlersiniz, başka hiçbir yerde çalışmadım, sadece sizleri tanıyorum, ...buradan da bugüne kadar kopamıyordum, ama artık bazı sebeplerden dolayı mecbur kaldım, şu anki durumda gerçekten üzülüyorum, keşke biraz daha eleman sıkıntısı olmasaydı, yönetim sıkıntısı olmsaydı daha iyi olacaktı ama yine de boş zamanlarımda elimden geldiğince yardımcı olacağım", " ben de sizinle çalışmaktan çok mutluyum, gidiyorum ama halen bu şirketin içindeyim, bu da beni daha da bir emin... hani düşünüyordum acaba ben kötü mü yaptım.. Zamansız olduğunu biliyorum... acaba üzdüm mü kırdım mı gibisinden" şeklinde ifadelerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu konuşma içeriklerinden davacının iş sözleşmesini kendi işinde çalışmak üzere sona erdirdiği anlaşılmaktadır. Öncelikle CD içeriğinin çözümü yapılmalı, davacı asilin içerik hakkında söyleyecekleri de sorularak tüm savunmalar bir bütün halinde yeniden değerlendirilmeli ve davacının işten ayrılma şekline ilişkin iradesi şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin hesaplanması hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı, maaş bordrosunda usulen belirtilen aylık 40 tl dışında hiçbir ödeme yapılmaksızın 3 yıl öncesine kadar 09.00-22.00, son 3 yıl ise 11.00-22.00 arasında çalıştığını, sadece 15 dakika yemek molası kullandığını, haftalık 78 saat çalışma yaptığını, tüm ulusal bayram ve genel tatillerde de aynı şekilde çalıştığını beyan etmiş olup; davalı ise üst düzey yönetici konumunda olan davacının çalışma saaatlerini kendisinin düzenlediğini, fazla çalışma ücretine hak kazanamadığınıi ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma yapılması halinde karşılıklarının ödendiğini savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan raporda, dosyada yer alan ücret bordroları dikkate alınmaksızın değerlendirme yapılmıştır. Ancak dosyaya sunulan imzalı ücret bordrolarının bazılarında aylık bazda cüz’i ve aynı/benzer çalışma saatini içeren tahakkuklar olduğu görülmektedir. Ayrıca ulusal bayram ve genel tatail ücretine ilişkin olarak gün şeklinde belirtilen tahakkukların da olduğu görülmüş ise de, miktar itibariyle belirtilmediğinden bunların zamlı olup olmadığı anlaşılamamıştır. Dosya kapsamına göre, imzalı ücret bordrolarındaki ücret dışındaki ödemelerin fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına ilişkin olarak ödendiğinin anlaşılması halinde bunların mahsubu suretiyle ilgili alacakların hesabı gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut olayda, davacı son üç yıl 11.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını beyan etmesine rağmen; mahkemece hükme esas bilirkişi raporuna davacının tüm çalışma dönemi boyunca haftanın altı günü 09.00-22.00 saatleri arasında çalıştığının kabul edilerek fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması taleple bağlılık ilkesine aykırılık oluşturduğundan bu husus da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı HMK"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresine göre 10 yıllık dönemde yalnızca 20 gün izin kullandığı gerekçesiyle 170 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 10 yıllık çalışma süresi boyunca yalnızca 20 gün yıllık izin kullandığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, dosyada yer alan davacının imzasını içerir ancak tarih kısmı boş bırakılmış 2008, 2009 ve 2010 yılına ilişkin izin belgeleri de davacı asile sorularak davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.