10. Hukuk Dairesi 2015/6099 E. , 2015/9283 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava; sigorta başlangıç tarihinin 03.12.1986 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
02.03.1970 doğumlu olan davacının, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istem açmış olduğu davada mahkemece, davacının davalı işyerinde çırak-stajyer öğrenci olarak çalıştığı ve adına malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmediği, Kurum yazısından ve aynı dönemde çalışan bordro tanıkları beyanlarından anlaşıldığından davanın reddine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 79’uncu maddesi olup, tespiti istenen dönemde 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu yürürlükte olduğundan uyuşmazlığın bu Kanun hükümleri ile 506 sayılı Kanun’un 2 ve 3’üncü maddelerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanun"da tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 05.07.1977 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasası"nın 4.maddesinde, bu kanuna tabi bir sanatı o sanat için düzenlenen tarih ve pratik öğrenim programına göre o işyerinde öğrenmek amacıyla bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimseye çırak deneceği; 16.maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmaya başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmağa mecbur olduğu; 20. maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu bildirilmiştir. Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifadeyle, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine
bakılarak karar verilmelidir. Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara fiilen katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Somut olayda, davacı ile işveren arasında çıraklık sözleşmesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, çıraklık sözleşmesinin bulunduğunun anlaşılması durumunda, davacının çalışmalarının, bir mesleğin öğrenilmesine yönelik olup olmadığı, sözleşme sonrası dönemde çıraklık eğitim merkezinde teorik veya pratik eğitim alıp almadığı, eğitimin yoğunluğu ve işyerinde fiilen çalışma süresi araştırılarak, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler resen saptanıp beyanlarına başvurularak, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenmeli, mesleğin öğrenilmesi için çıraklık ilişkisine dayalı olarak çıraklık eğitim merkezinde veya işyerinde geçen çalışma dönemlerinin uzun vadeli sigorta kollarından sayılmasının mümkün bulunmadığı gözetilmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Kabule göre de, 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde “bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir” hükmü öngörülmüştür. Maddedeki “malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanlar” sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tâbi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan davacının, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. Bu nedenle, 02.03.1970 doğumlu olan davacı yönünden tespite konu 03.12.1986 tarihinde davacının 18 yaşını ikmal etmediğinden, 02.03.1988 tarihinden öncesine ilişkin olduğundan, çalışmalarının sadece prim ödeme gün sayısına dâhil edileceği ve bu kabulün davanın kısmen reddi sonucunu doğurmayacağı hususunun gözetilmelidir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen düzenlemeler çerçevesinde, davacının çıraklık durumun usulünce araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı tarafın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 12.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.