Esas No: 2018/2960
Karar No: 2021/1401
Karar Tarihi: 20.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2018/2960 Esas 2021/1401 Karar Sayılı İlamı
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : ... (...)
ÜYE : ... (...)
ÜYE : ... (...)
KATİP : ... (...)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2018
ESAS-KARAR NO :.....
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 20/09/2021
YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2021
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı ....İnş.vekili ile davacı ... vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
Davacılar vekili; müvekkili ...'un davalı ...... 21/09/2016 tarihli ...... yevmiye numaralı noter araç satış sözleşmesi ile 46.000,00 TL'ye araç satın aldığını, araç satışından kaynaklı tek borç için hem çek verildiğini hem de rehin sözlemesi düzenlendiğini, davalıların kambiyo takibi ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaptıklarını belirterek müvekkilerinin icra takipleri nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, davaya konu çek için takipten önce yapılan 20.000,00 TL ödeme yapılmasına rağmen ödeme mahsup yapılmadan takibe geçilmesi nedeniyle davalı şirket aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Karar Davacı ....İnş.vekili tarafından istinaf edilmiş; davacı ... vekili de kararı istinaf etmişse de istinaftan sonra vekili 20.02.2020 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece kurulan hükmün HMK'nin 297.maddesine uygun olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda Mahkemece hükmün gerekçesinde "Ankara 20. İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası yönünden, davalı ...'ın icra dosyasında alacaklı sıfatı bulunmadığından kendisine husumet yöneltilemeyeceği,"; "davacı ... .....Ltd. Şti.'nin icra takibinde borçlu sıfatının bulunmadığı, bu nedenle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı," yine " davalı ... ......Ltd. Şti.'nin icra takibinde taraf sıfatının bulunmadığı, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceği," belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında "a-Davalı ...’ın pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın HMK'nun 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine," B-Ankara 20.İcra Müdürlüğü’nün.... Esas sayılı icra takibi yönünden;(kısa kararda dosya numarası sehven.... Esas olarak yazılmış olup HMK 304. Maddesi gereğince gerekçeli kararda tashih yapılmıştır.)
a-Davacı .... aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın HMK'nun 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine,
b-Davalı ...... pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın HMK'nun 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine," denilmiştir.
Belirtilmelidir ki taraf sıfatı(husumet) ile dava ehliyeti farklı kavramlardır.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Dava ehliyeti ise kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).
Dava ehliyeti(aktif-pasif) yokluğu halinde dava usulden reddedilir. Husumet yokluğu halinde ise dava bu nedenle esastan reddedilir.
Bu açıklamalardan sonra mahkemece hükmün gerekçesinde husumet yokluğundan bahsedilmesine rağmen hüküm fıkrasında aktif ve pasif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine dair karar verilerek çelişki oluşturulmuştur. Açıklanan nedenlerle mahkemece çelişki giderilerek HMK'nin 297.maddesine uygun hüküm kurulması için HMK'nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK'nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Kaldırma nedenine göre istinafa başvuranın istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
3-Peşin olarak alınan istinaf harçlarının istek halinde yatıranlara iadesine,
4-Taraflara karar tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi gereğince, kesin olmak üzere 20/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan...
e-imzalıdır
Üye...
e-imzalıdır
Üye...
e-imzalıdır
Katip...
e-imzalıdır
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.