Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/3817 Esas 2011/617 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/3817
Karar No: 2011/617
Karar Tarihi: 10.02.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/3817 Esas 2011/617 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/3817 E.  ,  2011/617 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Hadim Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 20.11.2009 gün ve 231/281 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Davacı Hazine adına kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescil edilen 170 ada 222 parselin 100 yılı aşkın bir süreden beri zilyet ve tasarruflarında bulunduğunu, babasının ölümünden sonra paylaşım sonucu kendisine düştüğünü açıklayarak Hazinenin tapu kaydının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiş, daha sonra 22.05.2009 havale tarihli dilekçesiyle dava konusu taşınmazın aynı ada 223 sayılı parsel olduğunu bildirmiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının davasının kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
    Mahkemece gerek kısa kararda ve gerekse gerekçeli kararda; “Davacının davasının kabulüne” denilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Davacı dava dilekçesinde dava konusu parselin 170 ada 222 ve daha sonra verdiği 22.05.2009 havale tarihli dilekçesinde ise, esasen iptal ve tescilini istediği taşınmazın aynı ada 222 değil 223 parsel olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, hangi parselin hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verildiği, hüküm fıkrasında açıklanmamış, iptal ve tescile de karar verilmemiştir. Hüküm bu haliyle Tapu Sicil Müdürlüğünde infaz aşamasında duraksama yaratacak niteliktedir. HUMK.nun 388.maddesinde bir kararda bulunması gereken hususlar tek tek bentler halinde sayılmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında; “…İstek sonuçlarından her biri bakımından verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” denilmiştir. Aynı Kanunun 389.maddesinde ise; “verilen karar ile iki tarafa tahmil ve baş edilen vazife ve haklar şüphe ve tereddütü mucip olmayacak surette gayri sarih ve açık yazılmalıdır” denilmektedir. Mahkemece anılan madde hükümlerine uygun olarak hüküm kurulduğunu söylemek mümkün değildir. Hangi parselin kabulüne karar verilmek isteniyorsa, o ada ve parselin hüküm fıkrasında açıkça belirtilmesi ve ayrıca davalı üzerinde bulunan bu ada ve parsele ilişkin tapu kaydının da iptal ve tesciline karar verilmesi şeklinde hüküm kurulması gerekmektedir. Saptanan bu durum karşısında, usulüne uygun bir hüküm kurulmadığı gibi kurulan hükümde bu haliyle duraksama yaratacağından usul ve kanuna aykırıdır.
    Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA 10.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.