Esas No: 2019/246
Karar No: 2021/1657
Karar Tarihi: 21.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/246 Esas 2021/1657 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/246
KARAR NO: 2021/1657
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2018
NUMARASI: 2017/514 Esas, 2018/829 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 21/09/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, SPA ürünleri imalatı yapan müvekkili ile davalı arasında şifahi olarak taşeron benzeri anlaşma akdedildiğini, buna göre davalının müşteri bularak sözleşme yaptığını ve daha sonra bu işi müvekkilinden belli bir komisyon/kar payı almak karşılığında müvekkiline yaptırdığını, işin bedelini ise doğrudan asıl iş sahibine kendisinin fatura ettiğini ve bedelini tahsil ettiğini, müvekkilince yapılacak iş için ayrı bir sözleşme akdedilmediğini, işin niteliğine göre her iş için ayrı ayrı ödenecek komisyon miktarının tespit edildiğini, müvekkilinin yaptığı işe karşılık faturayı davalıya kestiğini, davalının ise komisyon/kar payı alacağını müvekkilinden tahsil ettiğini, müvekkilince kesilen faturalar için davalının kısmi ödemeler yaptığını, ancak bakiye 27.318,93 TL borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, Ankara ... Otel işinde karın %40’ı davalıya, %60’ı müvekkiline ait olacak şekilde kar paylaşımı yapıldığının doğru olduğunu, ancak ... A.Ş. ile yapılan 02/11/2015 tarihli Taşeron Sözleşmesi kapsamında yapılan işte böyle bir anlaşma yapılmadığını, her işin niteliğine göre oranın farklılık göstereceğini, müvekkilince iş maliyeti ve sözleşme bedeli dikkate alınarak hesaplanan kar payının davalıya ödendiğini, davalının ise aldığı bu bedel karşılığında fatura kestiğini ve müvekkilinin faturayı defterine işlediğini, davalı tarafça kar paylaşım oranına ilişkin sunulan fotokopi yazıyı da kabul etmediklerini, kaldı ki bu yazıda paylaşım oranının tüm işler için kararlaştırıldığına dair ibare olmadığını, ayrıca müvekkilinin bu işi eksiksiz ve ayıpsız olarak tamamladığını, bu konuda dava dışı şirket yetkilisinden alınan yazıyı kabul etmediklerini, davalının dava tarihine kadar bu konuda ihtarda bulunmadığını, sunulan whatsapp yazışmalarında davalı şirket yetkilisinin işlerin bitirilmediği iddiasında bulunmadan müvekkiline ödeme yapılacağını belirttiğini, bildirilen alacak miktarına ise itiraz etmediğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, tarafların müvekkilinin üstlendiği Ankara Ayaş’ta bulunan ...’in Spa işlerinin yapımı hususunda sözlü anlaşmaya vardıklarını, bu işin sorunsuz olarak tamamlandığını ve kesin kabulden sonra davacı alacağının tamamını tahsil ettiğinde hesap mutabakatı yapılarak karın %60’ı davacıya %40’ı müvekkiline düşecek şekilde paylaşım yapıldığını, bu hususta davacı şirket yetkilisinin el yazılı ikrarı olduğunu, daha sonra tarafların aynı koşullarda iş yapmak üzere anlaştıklarını ve anlaşmaya dayanarak müvekkilinin ... firması ile taşeron sözleşmesi imzaladığını, buna göre müvekkilinin hak ettiği kar payının 29.123,20 TL olduğunu, müvekkilinin borçlu değil alacaklı olduğunu, ayrıca bu işin henüz tamamlanmadığını ve bakiye %20 iş bedelinin işverenden tahsil edilemediğini, bunun da davacının eksik ve ayıplı imalatlarından kaynaklandığını, dolayısıyla davacı alacağının henüz muaccel olmadığını, davacı tarafça sunulan yazışmaların ise kendi savunmalarını doğruladığını savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, davalının eksik iş olarak belirttiği montaj bağlantılarının kim tarafından yapılacağına dair yazılı bir anlaşmanın mevcut olmadığı, piyasa şartlarında çoğunlukla bu bağlantıların işveren tarafça yapılmakta olduğu, dolayısıyla davalının eksik ve kusurlu iş savunmasının haklı görülmediği, taraflar arasında uyuşmazlık konusu ... işlerine ilişkin yazılı kar paylaşımı anlaşma olmadığı, piyasa teamülleri gereğince yapılan işe göre %25 kar oranının uygun olduğu, her iki taraf ticari defter kayıtlarının birbirini doğruladığı ve buna göre davacının 27.318,93 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, bilirkişi raporunun taraflı, hatalı, eksik olduğunu ve denetime açık olmadığını, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan ilk anlaşmanın ve bu anlaşmaya ilişkin kar paylaşımı oranının dikkate alınmadığını, ilk işe ilişkin ödemeler tablosu, kar oranı ve bunun paylaşımının incelenerek ve teamül kabul edilerek ikinci işe ilişkin kar oranının tespitinin gerektiğini, davacı şirket yetkilisinin el yazılı ikrarının dikkate alınmadığını davacının üstlendiği işleri eksik bıraktığı hususunun kesin olarak tespit edildiğini, yapılan keşif sırasında yine ilk sözleşme hükümlerinin değerlendirilmediğini belirterek, hükmün kaldırılmasını istemiştir. Taraflar arasında Spa işlerinin yapımını konu alan eser sözleşmesi akdedilmiş olup, davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Dava konusu ... Spa kısmı işlerine ilişkin olarak davalı ile dava dışı iş sahibi arasında yazılı sözleşme akdedilmiş olmakla birlikte, taraflar arasındaki anlaşma şifahi olarak akdedilmiştir. Dolayısıyla davalının bu işe ilişkin olarak alacağı kar payına ilişkin yazılı bir anlaşma bulunmamaktadır. Davalı daha önce yapılan başka bir işe ilişkin kar paylaşım oranını gösteren bir belge sunmuş ve taraflar arasında tüm işlerde aynı oranın uygulanması yönünde teamül oluştuğunu savunmuş ise de, önceden yapılan tek bir işe ilişkin uygulamanın ticari hayatta teamül olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Bilirkişi raporunda da davalının talep ettiği kar payı oranının yüksek olduğu, %25 oranın bu iş için uygun olduğu tespit edilmiştir. Kaldı ki davacı, davalının bu işe ilişkin olarak danışmanlık hizmeti yani kar payı faturasını daha önce düzenlediğini, kendisine gönderdiğini ve tahsil ettiğini ileri sürmüştür, söz konusu fatura incelendiğinde ... seri nolu 03.08.2016 tarihli 2.700 TL’si KDV olmak üzere 17.700 TL bedelli danışmanlık hizmeti açıklamalı fatura olduğu görülmüş, dosya kapsamındaki bilirkişi raporuna göre bu faturanın davacı tarafça defterlerine kaydedildiği ve davalı tarafça tahsil edildiği anlaşılmıştır. Davalı faturanın dava konusu işe ilişkin olmadığı yönünde bir savunmada da bulunmadığına göre, artık faturasını düzenlediği ve bedelini tahsil ettiği kar payı tutarının daha yüksek olduğu yönündeki savunmasına itibar edilemez. Davalının eksik ve ayıplı iş savunmasına gelince, bilirkişi incelemesi sonucu davalının eksik ve ayıp olarak belirttiği hususların aslında ayıp olmadığı, davacının ifadesine göre iş kapsamında olmaması nedeniyle yapılmayan işler olduğu, bu işlerin tesisat ve elektrik bağlantılarına ilişkin olduğu, piyasada çoğunlukla bu işlerin işveren tarafından yapılmakta olduğu tespit edilmiştir. Davalının dava dışı iş sahibine teklifinde de altyapı ve tesisatın müşteriye ait olduğu belirtilmiştir. Kaldı ki, yine bilirkişi incelemesi sonucu davacının yapılan işe ilişkin faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiş olup, bu husus işin eksiksiz yapıldığına karinedir, davalı tarafça aksi de ispat edilememiştir. Dolayısıyla davalının eksik iş savunması da haklı görülmemiştir. O halde mahkemenin, davacının bakiye alacak talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönünde verilen kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'nin 18/09/2018 tarih ve 2017/514 Esas, 2018/829 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.866,16 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 467,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.399,16 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 21/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.