10. Hukuk Dairesi 2015/8905 E. , 2015/9185 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava , hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmda belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve
Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ne ki, Kamu Kurumları ve Mahalli İdarelerine ait işyerlerinde geçen çalışmalara özgü olmak üzere, bu işyerlerinden sigorta primlerinin kesilmiş ancak Sosyal Sigortalar Kurumu’na intikal ettirilmemiş olması halinde; bu kişilerin sigortalı çalıştıklarının kabulü gerekir. Dairemizin yerleşmiş görüşü de bu doğrultudadır.
Eldeki davada, davacı, 1995-1998 yılları arasında davalı Belediye bünyesinde satış elemanı olarak geçen sürelerin tespitini istemiştir. Davalı Kurum tarafından düzenlenen 15.12.2006 tarihli 86 KD-56 sayılı raporla davalı Belediye bünyesinde denetim yapıldığı bu denetim sonucu zamanaşımına uğramayan ve çalıştığı belirlenen sigortalıların primlerinin Belediye tarafından Kurum’a intikal ettirdiği anlaşılmaktadır. Davacının mevcut puantaj kayıtlarına göre, 1996 Ekim ile 1998 Haziran tarihleri arasında çalıştığı belirgindir. Mahkemece, puantaj kayıtları dikkate alınarak 1996 Ekim ile 1998 Haziran tarihleri arası hesaplanarak kısmen kabul kararı verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak, davanın yasal dayanağı olan ve uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi dikkate alınarak, hak düşürücü süre içinde, Kanun’un aradığı nitelikte belgelerin Kurum’a intikal edip etmediği veya aynı süre içinde Kurumca çalışmaların tespiti edilip edilmediği değerlendirilmeli, ayrıca davalı Belediye’den gelen resmi kayıtlar ve özellikle ücret bordrolarında, davacının çalışmaları ve bu çalışmalara ait sigorta primlerinin ücretlerinden kesildiğinin, ancak, Kuruma her nasılsa yatırılmadığının saptanması durumunda; davada, hak düşürücü süre söz konusu olmayacağından bu husus üzerinde durularak araştırılmalı, hak düşürücü sürenin varlığı yeniden irdelenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalı ..."na iadesine, 11.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.