20. Hukuk Dairesi 2014/4571 E. , 2014/8481 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Milas Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 05/03/2014
NUMARASI : 2006/232-2014/34
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, K.Köyü . parsel sayılı 15867.01 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliğinde Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacılar, taşınmazın murislerinden kendilerine kalan tarım alanı olduğunu ileri sürerek, tesbitin iptaliyle adlarına tescilini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulüne, tesbitin iptaliyle çekişmeli parselin zeytinli tarla niteliğinde ve payları oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1964 yılında seri bazında yapılan ve 16/08/1965 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1992 yılında 3302 ve 3373 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması yapılmış; bu çalışma da 12/01/1995 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece; çekişmeli yerin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacılar yararına kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi çekişmeli parsel ile bu parselin doğu ve güneyindeki taşınmazların muris Osman"a ait olup onun tarafından 45- 50 yıl kullanıldıktan sonra ölümü ile paylaşım yapıldığını, bu yerin davacılar murisi Şevket"e kaldığını, Şevket"in de 30- 35 yıl kullandıktan sonra ölümü ile davacıların zilyetliğine geçtiğini, aralarında miras paylaşımı yapılmadığını, bu çevredeki taşınmazlarla ilgili olarak Osman mirasçıları arasında davalar görülmekle birlikte kendisinin bu davaların sonucu hakkında bilgisi olmadığını açıklamıştır. Tesbit bilirkişilerinden bir tanesi ise, taşınmazın 45- 50 yıl önce Şevket tarafından deliceler aşılanarak imar-ihya edildiğini, doğu ve güneyde kalan taşınmazların ise Şevket"e muris Osman"dan kaldığını açıklayarak yerel bilirkişi anlatımları ile çelişkili bir anlatımda bulunmuştur. Diğer tesbit bilirkişisi uyuşmazlığın çözümünde sonuca ulaştıracak bir bilgi vermemiştir. Tanıklar ise, anlatımlarında ilk tesbit bilirkişisinin anlatımlarına benzer şekilde çekişmeli taşınmazın davacıların murisi Şevket tarafından 45-50 yıl önce delicelikten imar edildiğini, Osman yerlerinin bu parselin doğu ve güneyinde kalan yerler olduğunu bildirmişlerdir. Yerel bilirkişi, tesbit bilirkişisi ve tanık anlatımları birbirini doğrular nitelikte olmayıp çelişkili anlatımlar doğrultusunda hüküm kurulması yerinde değildir.
Öte yandan, mahkemece yapılan iki ayrı keşifte yer alan tarım bilirkişilerinin raporları da uyumlu ve yeterli değildir. İlk keşite yer alan tarım uzmanı taşınmazın % 10-15 eğimli,toprağının sathi, taşlık-kayalık yapıda olup, (A) harfi ile gösterilen bölümü üzerinde 15-20 yaşlı 10 zeytin, 5-10 yaşlı 45 delice; (B) harfli bölümü üzerinde ise, yaşları 25 ilâ 35 arasında değişen 89 adet zeytin, 5-10 yaşlı 15 delice, 15-20 yaşlı 6 çam ağacının bulunduğunu, (B) harfli bölümün içindeki zeytin ağaçlarının bakımlı ve verimli, tesbit tarihi olan 2006 yılından en az 20 yıl önce imar ve ihyası tamamlanmış nitelikte iken (A) harfli bölümündeki ağaçların ise, çoğunluğunun delice olduğunu; taşınmazın imar ve ihyasının tamamlanmadığını açıklamıştır.
İkinci keşifte yer alan ve orman bilirkişisi ile ortak rapor düzenleyen tarım uzmanı ise taşınmazın her iki bölümündeki zeytin ağaçlarının yaşları aynı olmasına rağmen (B) harfli bölümündekilerin az gelişmesinin toprak altında taşlık ve kayalık kütlenin mevcut olmasından kaynaklandığı, buna rağmen gelişimlerinin iyi olduğu, 20 adet delicenin yarısının aşılandığı ancak başarılı olmadığını belirtip imar ve ihyanın 2013 yılında yapılan keşif tarihinden geriye doğru 30- 35 yıl öncesinden tamamlandığına değinmiştir.
Bu raporlardan imar ve ihyanın hangi tarihte başlayıp hangi tarihte tamamlandığı, ya da tam olarak imar ve ihyadan söz edilip edilemeyeceği anlaşılamadığı gibi, her iki raporda da taşınmaz üzerinde bulunan deliceler ve zeytin ağaçlarının ayrı ayrı adetleri ile aşılanmış olan ağaçların aşı yaşları açıklanmamıştır.
Bu nedenle, mahkemece, çekişmeli taşınmaz başında önceki bilirkişiler dışında bir tarım uzmanı ve bir fen elemanı ile yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıkları yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı, imar ve ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların adedi, nitelikleri ve aşı yaşlarını açıklar rapor alınmalı; yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; ilk zilyedin kim olduğu, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı kesin olarak belirlenmelidir. Değinilen yönler gözetilmeden kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 16/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.