8. Hukuk Dairesi 2010/7113 E. , 2011/476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
..., müdahil davacı ... ile ..., ...Köyü Tüzel Kişiliği, ... ve müşterekleri, dahili davalılar ... ve müşterekleri aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.01.2009 gün ve 129/... sayılı hükmün ...’ca incelenmesi davalı ... temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., mirasen intikal, satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak mevki ve sınırları belirtilen taşınmazların adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı ... vekili, dava konusu edilen taşınmazların kök miras bırakan ... ...’dan intikal ettiğini, vekil edeninin birkısım mirasçıların paylarını satın aldığını açıklayarak, taşınmazların ½ payı oranında vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... temsilcisi, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, köy temsilcisi ise köye ait yerlerden olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile teknik bilirkişi krokisinde A1, B1, C1, C2 ve D1 olarak gösterilen bölümlerin davacılar ve bir kısım mirasçılar adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nun 713/... ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun .... maddeleri uyarınca tapusuz taşınmazın mirasen intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak tescili isteğine ilişkindir.
Davacı ..., dava konusu taşınmazların miras bırakan ......’a ait iken ölümü ile eşi ... tarafından ...Noterliğinden düzenlenen ......1999 tarihli senetle kendisine satılıp devredildiğini açıklayarak adına tescilini, birleşen davanın davacısı...ise, miras bırakan ...’ın mirasçılarından Fatime, Felek, ...,...,....,....,....,....,....,... ve ...’ten paylarını satın aldığını açıklayarak taşınmazların ½ şer oranda davacı ... ve kendi adına tapuya tescilini istemiştir. Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazların kök
miras bırakan ... ...’dan kaldığını, tüm mirasçıların katılımı suretiyle yapılmış paylaşımın bulunmadığını, mirasçılardan bir bölümünün paylarını davacılara sattıklarını bildirmişlerdir. Dosya arasında bulunan mirasçılık belgesine göre miras bırakan ... ... 1996 yılında çocuksuz ölmüştür. Miras bırakanın davacılardan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Gerek davacıların gerekse yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına göre miras bırakanın terekesi paylaşılmadığına göre, sadece bir kısım mirasçıların paylarını satmış olması davacılara taşınmazlar üzerinde hukuken herhangi bir hak bahşetmez. Bu belirlemelere göre miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. TMK.nun 701. maddesinde; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ya da bir kısım mirasçıların paylarını satın aldığını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı ... temsilcisinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 07.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.