14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/4542 Karar No: 2013/6600 Karar Tarihi: 02.05.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/4542 Esas 2013/6600 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/4542 E. , 2013/6600 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.12.2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 07.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, 336 ada 22, 13,21,14 parsel sayılı taşınmazların üst hakkını davalı ile aralarında düzenlenen ... Noterliğinin 15.05.1975 tarihli ve 7966 yevmiye nolu satış senedi ile satın aldığını, 10.000 lira bedeli ödediğini ancak, bu taşınmazların ... Belediyesi tarafından kamulaştırılması nedeni ile devir alma olanağı kalmadığını ileri sürerek davalıya ödenen 10.000 TL"nin taşınmazın rayiç değeri de dikkate alınarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, üst hakkının tapu kaydına işlenmediğini, davalının sorumluluğunun bulunmadığını ve zamanaşımının gerçekleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, zamanaşımı süresi içerisinde gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir, Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçimidir. Hak düşürücü süreden farklı olarak, zamanaşımında borç sona ermemekte ve fakat dava edilebilme olanağı kalmamaktadır. Diğer taraftan, hak düşürücü sürenin varlığını hakimin kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekirken, zamanaşımının varlığı def’i olarak ileri sürülürse dikkate alınabilir (BK m.140). Dolayısıyla, zamanaşımı borçluya sadece bir def’i hakkı verir. Buna da zamanaşımı def’i denilmektedir. Şahsi hakka dayalı bu tür davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, uyuşmazlığın Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca 10 senelik zamanaşımına tabi olduğu kabul edilmelidir. Ne var ki, burada öncelikle zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi belirlenmelidir. Gerçekten, Borçlar Kanununun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Bu süre, alacağın muaccel hale geldiği tarihtir. Davaya konu olayda şahsi hak sahibi davacı, karşı tarafın ferağ talebinin reddini bildirmediği, başka bir deyişle iradi ferağ umudunu taşıdığı sürece zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacaktır. Bütün bu anlatılanlara göre, davacının ferağ umudunu dava konusu taşınmazların ... Belediyesi tarafından kamulaştırılmasına karar verildiği 2009 yılında yitirmiş olduğu anlaşıldığından zamanaşımının geçirildiğinin kabulüne olanak yoktur. Zamanaşımı dolmadığından çekişmenin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 02.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.