10. Hukuk Dairesi 2014/27751 E. , 2015/9066 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, ... sigortasına giriş tarihi olan 01.08.1972 tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti ile aksine Kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Özcan Yavaş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanunun 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani,Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Somut olayda; davacının, 10.09.2012 tarihli dilekçesi ile Almanya ülkesindeki çalışılan ve boşta geçen süreyi 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma talebinde bulunduğu, davacının 11.11.2011 – 01.12.2011 tarihleri 21 gün 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık bildirimi bulunduğu, ancak Kurumdan gelen şahsi dosyadaki hizmet cetvelinde el yazısı ile “iptal” yazdığı, davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma işlemi 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında tahakkuk ettirildiği, davacı tarafından Kurumca tahakkuk ettirilen yurtdışı borçlanma bedelinin süresinde ödendiği, eldeki davada, davacı, ... sigortasına giriş tarihi olan 01.08.1972 tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında ilk sigorta başlangıcı olarak tespiti ile aksine Kurum işleminin iptalini istediği, mahkemece istem gibi davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; davacının ... sigortasına giriş tarihinin Türkiye"de ilk sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacının 11.11.2011 – 01.12.2011 tarihleri 21 gün 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık bildiriminin iptal edilip edilmediği Kurumdan araştırılıp, anılan yurtiçi sigortalılığının iptal edilmesi halinde, davacının yurtdışı borçlanmasının hangi sigortalılık kapsamında olduğunun belirlenmesi yönünde ve dolayısıyla sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında kabul edilip edilmeyeceği yönünden eldeki davayı etkileyeceği anlaşılmakla, mahkemece, davacıya mehil verilerek Kurum tarafından davacının 506 sayılı Kanuna tabi iptal edilen çalışmalarına ilişkin dava açması için süre verilmeli, dava açılması halinde bekletici mesele yapılmalı, aksi halde davacının ... sigortasına giriş tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma gerekir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 07.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.