14. Hukuk Dairesi 2020/1070 E. , 2020/6500 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydındaki mera şerhinin iptali ile zilyetlik şerhi tescili davası sonucunda mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, yerel mahkemece verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası, 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin birinci fıkrası uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dairemizin 27.02.2019 gün ve 2016/11074 E.-2019/1755 K. sayılı bozma Kararının Kanuna, usule ve dosya kapsamına uygun olduğu, mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, dosyanın 6100 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca inceleme yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 21.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı dava dilekçesinde, 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi uyarınca orman dışına çıkarılan 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın zilyedi olduğunu, taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, tapu kaydının beyanlar hanesine mera şerhi verildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle adına tescilini istemiş; daha sonra 17.12.2015 tarihli oturumda davacı vekili, tapu iptal tescil talebi bulunmadığını, mera şerhinin iptaliyle taşınmaza "davacının zilyet olduğu" şerhinin yazılmasını talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hükmü davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 27.02.2010 tarih 2016/11074 Esas, 2019/1759 Karar sayılı ilamıyla özetle "... davacı tarafın aktif dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddinin gerektiği" gerekçe gösterilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece önceki hükümde direnilmiştir. Direnme kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Mahkemece mahallinde orman yüksek mühendisi, ziraat mühendisi ve kadastro teknikeri bilirkişiler marifetiyle 20.11.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda; orman yüksek mühendisi bilirkişi; ..., ..., ... Köyü"nde 6831 sayılı Orman Yasasının 2/B maddesi ile orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde kadastro çalışmalarının 2010 yılında yapıldığı, 731.91 m2 büyüklüğündeki dava konusu 164 ada, 21 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit ve 06.07.2010 tarihinde tapuya kaydedildiği belirtilmiş; tapu kaydının beyanlar hanesine “parselin 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, Mera Komisyonunun 22.01.2010 tarih, 343-712 sayılı yazılarına göre mera olarak tahsisinin yapıldığı, taşınmazın tamamının 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığı ve 2008 yılından beri Sabri oğlu ... tarafından kullanıldığı” şerhlerinin yazıldığı vurgulanmıştır.
Aynı raporda, ... Köyü"nün ilk orman kadastrosunun 1966 yılında yapıldığı; 1981 yılında Orman Yasasının 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulama çalışmaları yapıldığı, 07.01.1983 tarihinde ilan edilerek kesinleştiği, daha sonra Orman Yasasının 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B çalışmalarının 14.06.1994 tarihinde ilan edilerek kesinleştiği; dava konusu taşınmazın tamamının 2/B parseli içinde ... adına orman dışına çıkarılan yerde kaldığı tespit edilmiştir.
Fen bilirkişisi ise dava konusu taşınmazın tarla ve zeytinlik vasfıyla orman dışına çıkarıldığı, ... Valiliği İl Tarım Müdürlüğünce 22.01.2010 tarih, 343-712 sayılı yazı ekinde gönderilen harita ve zabıtlarına göre teknik ekipçe mera olarak tespit edildiği, kadastroya tabi tutulan bu parselin kadastro tutanağının beyanlar hanesine mera olarak tahsis edildiğinin yazıldığı, ...’ın zilyet olduğu, 731.91 m2 yüzölçümü ve zeytinlik vasfıyla ... adına sınırlandırıldığını bildirmiştir.
Ziraat Mühendisi bilirkişi taşınmazın konumu, toprak yapısı, bitki örtüsü, zirai özellikleri, imar-ihya durumu, hali hazır fiili kullanımı, etrafının zeytinlik olması itibariyle zeytinlik olarak kullanılan (25,30 yaşlarında zeytin ağaçları bulunan) kadim ziraat arazisi olduğunu açıklamıştır.
İddia, savunma, keşifte dinlenen tanık ve yerel bilirkişi beyanları, orman mühendisi, ziraat mühendisi ve kadastro teknikeri tarafından hazırlanan 30.11.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre, dava konusu 764 ada 21 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Orman Yasasının 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarıldığı, zeytinlik olarak kullanılan kadim ziraat arazisi vasfında olduğu tespit edilmiştir.
... Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün 16.10.2015 tarihli yazısında mera olarak tespit edilen alanların sınırlarının kesinleştirilmesi için İl Müdürlüğünce aplikasyonlar yaptırıldığı, aplikasyon sonuçlarına göre tespit tahdit askısına çıkarılmadan önce konunun mahkemeye taşındığı, tahsis kararı için mahkeme sonucunun beklendiği bildirilmiştir.
Bu durumda, mera tahsis komisyonunca gerçekleştirilen kesinleşmiş bir tahsis işleminden söz edilemeyeceği açıktır.
Dava konusu 731,91 m2 miktarındaki 764 ada 21 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ... adına, zeytinlik niteliğiyle kayıtlı olduğu; beyanlar hanesinde “mera komisyonun 21.02.2010 tarih, 343-712 sayılı yazılarına göre mera olarak tahsis yapılmıştır.”, “parsel 2008 yılından beri Sabri oğlu ... tarafından kullanılmaktadır.”, “işbu parsel 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince ... adına orman dışına çıkarılmıştır.”, “taşınmazın tamamı 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kalmaktadır.”, “3. derece sit alanında kalmaktadır.” şerhleri bulunmaktadır.
Toplanan delillerle taşınmazın zeytinlik niteliğinde olduğu, kadastro tutanağından davacı ...’ın zilyetliğinde olduğu, tapu kaydının beyanlar hanesinde de adı geçenin zilyetliğinde olduğunun yazıldığı, taşınmaz kadimden beri mera olarak kullanılmadığı gibi, mera olarak tahsis edildiğine ilişkin usulen alınmış ve kesinleşmiş bir karar da bulunmadığı davacının mülkiyet iddiasının bulunmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği, dava açmakta hukuki yararının bulunduğu sonuç ve kanısına varıldığından, mahkemece taşınmazın niteliği belirlenerek mera şerhinin iptaline yönelik olarak oluşturulan hüküm yerindedir. Öte yandan tapu kaydının beyanlar hanesinde taşınmazın davacı ...’ın zilyetliğinde olduğu yazılı olduğundan bu hususta yeniden hüküm kurulması gerekmez. Bu nedenle zilyetlik şerhinin yeniden yazılmasına karar verilmesi sonuca etkili görülmediğinden, Direnme yönündeki İlk Derece Mahkemesi kararının onanması düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamamaktayım.