12. Ceza Dairesi 2013/13545 E. , 2014/6497 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : Sanıklar hakkında: TCK"nın 134/1, 62, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
TCK"nın 134. maddesinin ilk fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi gerekir. Görüntüdeki kişinin tanınabilir ya da sesin anlaşılabilir olması gerekmez; özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice kaydedilmesi bu suçun oluşumu için yeterlidir. Özel hayata ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesiyle suç tamamlanır; başkaca bir neticenin doğması ve mağdurun zarara uğramış olması gerekmediği gibi, sanığın kaydedilen görüntüleri izlememiş ya da sesleri dinlememiş olmasının suçun oluşumuna bir etkisi yoktur. Aynı fıkranın ilk cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun basit halinin oluşabilmesi için ise, sanık tarafından, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip bir alet kullanılması gerekmeyip, bir özel hayat olayının çıplak gözle seyredilmesi ya da özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice dinlenilmesi yeterlidir.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardan olup, sanığın, “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme” neticesini bilmesi ve istemesiyle TCK"nın 134/1. maddesinin ilk fıkrasındaki suçun manevi unsuru oluşur; ancak, kastın varlığından söz edebilmek için sanığın hukuka aykırı hareket ettiğini bilmesi ve bu biçimde hareket etmeye devam etmesi gerekir.
Neticesi harekete bitişik suçlardan olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda, icra hareketlerinin bölünebildiği hallerde, TCK"nın 35. maddesinde düzenlenen teşebbüs hükümleri uygulanabilir. Ancak bunun için; sanığın, elverişli hareketlerle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun icrasına başlamış, elinde olmayan nedenlerle eylemini tamamlayamayıp, neticenin meydana gelmemiş olması gerekir. Dolayısıyla, suçta kullanılan vasıtanın elverişsiz olması veya suçun maddi konusunun bulunmaması durumunda, “işlenemez suç” söz konusu olur ve teşebbüs hükümleri uygulanmaz. Örneğin, sanığın, bir kimsenin görüntüsünü kaydetmek için yerleştirdiği cihazın bozuk olması gibi. Bu noktada vurgulanması gereken diğer bir husus, sanığın kendi iradesi ile icra hareketlerini tamamlamaması halidir. Bu durumda, TCK"nın 36. maddesindeki, gönüllü vazgeçme hükümlerine göre değerlendirme yapılabilir; ancak, icra hareketleri tamamlandıktan sonra netice meydana geleceğinden, bu aşamada, gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; rakip siyasi parti mensupları tarafından, 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak olan mahalli idareler seçiminde oy kullanacak seçmenlere para yardımında bulunulduğunu düşünen ve bu durumu delillendirmek isteyen sanıkların, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, seçim tarihinden bir gün önce bir araya gelip, aynı araçla, katılan ..."i takibe aldıkları ve katılan ..."in tanık ... evine girdiğini görüp, tanık ... evinin önünde bir müddet bekledikten sonra, katılan ... evden çıkar çıkmaz, sanık ..., katılan ..."in yanına yaklaştığı ve karanlıktan istifade ederek katılan ..."in elindeki çantayı alıp, çanta içerisindekileri yere boşaltmasını müteakip sanıkların geldikleri araçla olay yerini terk ettikleri olayda,
Sanıklar hakkında düzenlenen 28.04.2009 tarihli iddianamede, sanık ..."in, katılan ..."i tanık ..... evinin önüne getiren aracın plakasının resmini fotoğraf makinesiyle çektiği, sanık ..."in de, katılan ..."in ve içi boşaltılan çantasının görüntülerini, cep telefonunun kamera fonksiyonunu kullanarak kaydettiği iddia edilmiş ise de,
Dosya kapsamında, katılanın kaydedilmiş bir görüntüsü bulunmadığı gibi, sanıklar tarafından kullanıldığı iddia edilen cihazların ele geçirilememesinden dolayı görüntü kaydetmeye elverişli olup olmadığına dair bir tespit de yapılmamış olması karşısında, sanıkların TCK"nın 134/1-2. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işledikleri ya da bu suçu işlemeye teşebbüs ettiklerinin kabul edilemeyeceği,
Ancak; katılanın, gün içerisinde, kiminle, niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları ortaya çıkarmak amacıyla onu sürekli denetim ve gözetimi altında bulunduran sanıkların eylemlerinde TCK"nın 134/1-1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğu anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların sübuta, hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA, 17.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.