10. Hukuk Dairesi 2015/10142 E. , 2015/8931 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün SGK Başkanlığı ve davalı Belediye Başkanlığı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalı işverene ait işyerinden davalı Kuruma 1998/1-2., 1999/1. dönemlerinde tam gün üzerinden eksiksiz, 1998/3. döneminde 60 günlük sigortalılık bildirimleri gerçekleştirilen, 15.01.1998, 15.01.1999 tarihlerinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında işe giriş bildirgeleri düzenlenen davacının 28.06.2010 günü açtığı davada istemi, 15.03.1991 - 14.12.2000 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı iş müfettişi tarafından 2001 yılının Temmuz ayında yapılan denetimde davacının çalışma sürelerinin talep gibi belirlendiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesindeki, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilmeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” hükmüyle çalışmanın saptanması istemi yönünden hakkın özünü etkileyen 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 86/9. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre, ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir belirlemenin söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Önemle vurgulanmalıdır ki 506 sayılı Kanunun 1.
maddesinde, bu Kanunda geçen Kurum deyiminin Sosyal Sigortalar Kurumu anlamına geleceği, 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde de bu Kanunun uygulanmasında Kurumun, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını ifade ettiği belirtildiğinden, hizmete ilişkin olarak SSK/SGK Başkanlığı dışında yapılan saptamalar, maddelerde yer alan Kurum tespiti olarak kabul edilemez.
Hak düşürücü süre konusunda değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Uygulama yapılırken hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan irdelemede, özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişince yapılan belirleme de dahil olmak üzere hak düşürücü sürenin işlemesine engel herhangi bir olgunun gerçekleşmediği davada 15.01.1998 tarihi öncesine ilişkin istemin hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hak düşürücü süre uygulanmayıp talebin aynen karar altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davalı ...’na geri verilmesine, 07.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.