3. Hukuk Dairesi 2013/10965 E. , 2013/14184 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; davalının abone olduğu 0542 214 8289, 0542 234 1760, 0542 234 1766 no.lu ... numaralarına tahakkuk eden borçları ödemediğinden bahisle davalı aleyhine başlatılan 109.253,95 TL"lik takibe vaki itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; zamanaşımı def"ini ileri sürmüş, esasa ilişkin olarak da davaya konu olan .. numaralarına ait sözleşmeleri müvekkilinin akdetmediğini, hatları kendi adına satın alan kişler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davalının, takibe konu alacağın dayanağı olan ... abonelik sözleşmelerini düzenlemediği, davalının ... hatlarının kullanıcısı olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükme esas alınan ... 9.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 1997/416 Esas - 2000/277 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davalının, dava dışı ... ... ve ... ... isimli şahıslara kendisine bir adet cep telefonu almaları amacıyla vekalet verdiğini, bu şahısların davalıya bir adet 0532 266 0351 numaralı telefonu alıp devrettiklerini ardından kendilerine azilname gönderdiğini, buna rağmen şahısların hernasılsa davalı adına 3 adet daha telefon aldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu görülmektedir. ... 9.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak" suçundan yapılan yargılama neticesinde ... ...."un suçu sabit görülerek cezalandırılmasına karar verilmiş (karar tarihi 25.04.2000) sanığın cezası infaz edilerek 23.02.2001 tarihinden geçerli şartlı tahliyesine karar verilmiştir.
Yukarıda anılan .... 9.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 1997/416 Esas-2000/277 Karar sayılı dosyasında bulunan sanık ifadesine bakıldığında, davalının kendisine vekalet vererek bir adet cep telefonu aldığını ancak, o tarihte Telsim aynı isme belli sayının üstünde cep telefonu aboneliği vermediği için aralarında davalının da bulunduğu kendisinde vekaletname veren 8 kişi adına vekaletnameleri bulunduğundan ikişer adet daha telefon aldığını, bu telefonları da ... uyruklu bir şahsa sattığını kabul ettiği görülmektedir.
Yukarıda anlatılan tüm hususlar ve dosya arasında bulunan 18.09.1996 tarihli vekaletname ile de davalının dava dışı... ... isimli şahsa kendi adına cep telefonu ve ... hattı alınması, abonelik sözleşmesinin imzalanması hususunda vekalet verdiği, ..."nin de bu vekaletnameye dayanarak davalı adına birden fazla ... hattı satın aldığı hususu sabittir. Bunun yanında davalının iddia ettiği azilnameye dosya arasında rastlanılamamıştır.
Bilindiği gibi Borçlar Kanununun 386. maddesi ile tanımı yapılan vekalet ilişkisi aynı yasanın 387. maddesinde belirtildiği şekilde kurulur. Bu suretle kurulan ilişkinin hüküm ve şumulü Yasanın 388-395. maddeleriyle düzenlenmiş, eldeki dava bakımından önem taşıyan "..." keyfiyeti ise vekaletin sona erme nedeni olarak yasanın 396.maddesinde dile getirilmiştir.
Bu düzenlemeler incelendiğinde görüleceği gibi, anılan hükümler tamamen vekil eden ile vekil arasındaki vekalet bağıtının kuruluşu kapsamı ve neticeleri ile ilgilidir. Diğer bir anlatımla öğreti ve uygulamada iç temsil olarak da nitelendirilen vekil-vekileden arasındaki ilişkiler belirtilen yasal düzenlemelerin konusunu oluşturmaktadır.
Gerçekten vekillik, vekil ile vekileden arasında bir iç ilişkiden ibarettir. Aralarında bir borç ilişkisi meydana gelir. Hak ve borçlar vekil ile vekiledeni ilgilendirir. Vekillik sözleşmesine dayanan temsil ise etkisini dış ilişkide gösterir.
Vekil, vekiledenle yaptığı sözleşme uyarınca üçüncü bir kişi ile hukuki bağıt kurduğu takdirde, bu kez dış temsil ilişkisinin söz konusu olacağı ve ortaya çıkan çekişmeler bakımından Borçlar Kanununun temsile dair 32 ve takibeden maddeleri dikkate alınmak suretiyle çözüm yollarının aranacağı kuşkusuzdur. Vekalet, temsil edilenle ( vekil eden ) üçüncü kişi arasında bir hukuksal ilişki kurulmasını sağlar. Somut olayda, davacı noterden düzenlenen vekaletname vererek bu suretle vekilin bu konudaki temsil yetkisini üçüncü kişilere bildirmiş olmaktadır. Bu aşamada Borçlar Kanununun 34/III. nün maddesinin uygulama alanının ortaya çıkacağı tartışmasızdır.
Temsil edilen, üçüncü kişilere temsil yetkisinin verildiğini bildirmesine rağmen, bu yetkinin daraltıldığını ya da kaldırıldığını bildirmemişse temsilci, yetkisinin sona erdiğini bilerek hareket etmiş olsa bile, o şahısla yapacağı sözleşmeden doğan hak ve borçlar temsil olunanın hukuk alanında doğar ve onu bağlar. (BK. 34/III) Böyle bir düzenleme ile yasa koyucunun amacının üçüncü şahısların hukukunu korumak olduğu tartışmadan uzaktır.
Tabii ki temsil edilen kimse, temsil yetkisinin kaldırıldığını üçüncü kişiye bildirmiş ise, bunu ona karşı ileri sürebilme hakkına sahip olacaktır. Bunun yanında üçüncü kişi, temsil edilenden bir bildirim almamakla birlikte, yetkinin son bulduğunu başka bir suretle öğrendiği takdirde de Borçlar Kanunun 34/III. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacaktır.
Tüm açıklamaların ışığında eldeki davaya bakıldığında; davacının, vekilin temsil yetkisinin kaldırıldığını bilip bilmediğinin araştırılmasında zorunluluk vardır. Oysa mahkemece böyle bir araştırma da yapılmış değildir. Bu bakımdan davacıdan değinilen hususa ilişkin delillerinin sorulması, bunların toplanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, adı geçen yönünden davanın reddinde isabet yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilmek suretiyle, gerekli araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.