SOSYAL GÜVENLİK VEYA SOSYAL YARDIM KURUM VE KURULUŞLARININ VEYA PERSONELE YARDIM AMACI İLE KURULAN SANDIK VE BENZERLERİNİN YAPTIĞI ÖDEMELERİN EDİNİLMİŞ MALLAR KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLECEĞİ KANUNDA AÇIKLANMIŞ İSE DE; DAVA KONUSU SANDIK VE VAKIFLARDAN, DAVALININ ÜYE OLDUĞU, HERHANGİ BİR İKRAMİYE, TAZMİNAT VEYA TOPLU PARA ÖDEMESİ OLMADIĞI, ANCAK İLERİDE EMEKLİ OLMASI DURUMUNDA DAVALIYA ÖDEME YAPILACAĞININ BİLDİRİLMESİ KARŞISINDA, MAL REJİMİNİN DEVAMI SIRASINDA, DAVALIYA ÜYE OLDUĞU SANDIK VE VAKIFLAR TARAFINDAN YAPILMIŞ BİR ÖDEME, MAL VARLIĞINA GİREN BİR DEĞER BULUNMADAN İLERİDE ELDE EDİLEBİLECEK MALVARLIĞI DEĞERİ ÜZERİNDE TASFİYE YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Filiz ile A.Turgay aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair (Ankara Dokuzuncu Aile Mahkemesi)’nden verilen 06.05.2011 gün ve 564/535 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili taraflarından istenilmiştir. Temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Filiz vekili, M… Bankasında çalışan davalının M… Bankası Mensupları Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Vakfına, M… Bankası Yardımlaşma Derneği Sandığı ile TCMB Mensupları Sosyal Yardım Sandığına üye olması sebebiyle birikiminin 400.000 TL’yi geçtiğini, edinilmiş mallara katılma rejimi gereği fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak bu birikim sebebiyle 50.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı A.Turgay vekili, belirtilen sandık ve vakıflardan alınan bir ödeme olmadığını, amacın ileride emekli maaşına katkı sağlamak olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla davalıya yapılmış bir ödeme bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 02.09.1985 tarihinde evlenmiş, 31.10.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ile 08.12.2010 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, eşler arasında evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK’nın 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı TMK’nın 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nın 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir.
Dava konusu sandık ve vakıflardan alınan cevaplarda, davalının üye olduğu, herhangi bir ikramiye, tazminat veya toplu para ödemesi olmadığı, ancak ileride emekli olması durumunda davalıya ödeme yapılabileceğinin bildirildiği görülmektedir. Davacının isteğinin katılma alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
TMK’nın 219. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri edinilmiş maldır. Yine aynı maddede; sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerin edinilmiş mallar kapsamında değerlendirileceği açıklanmış ise de; sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumlarının ödemeleri mal rejimi devam ederken toptan yapılmış ise aynı Kanun’un 228/son maddesindeki “...toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır” şeklindeki düzenlemenin de varlığı karşısında mal rejiminin devamı sırasında elde edilmiş bir malvarlığı olmadan, diğer ifade ile davalıya üye olduğu sandık ve vakıflar tarafından yapılmış bir ödeme, malvarlığına giren bir değer bulunmadan ileride elde edilebilecek malvarlığı değeri (beklemece = beklenen ileride ödenebilen haklar) üzerinde tasfiye yapılması mümkün değildir. Mahkemenin benzer gerekçe ile davanın reddine karar vermiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 13.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.