(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2013/20145 E. , 2013/19710 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 5104 Sayılı ... Girişi Kentsel Dönüşüm Projesine ve Yönetmeliğe göre davalı ile aralarında sözleşme yapıldığını, bu sözleşme gereğince kendisine ait gecekondunun davalıya devredildiğini, davalının 5104 Sayılı Yasa gereğince çıkartılan Yönetmelik hükümlerine göre bina yapı bedelini ödemesi gerekirken enkaz bedelini ödediğini, bina yapı bedeli ve ağaçların bedeli toplamı olan 16.888,00-TL"den 5.004,40-TL enkaz bedeli düşüldüğünde davalıdan 11.883,60-TL alacağının kaldığını, bu miktarın tahsili için ... 26. İcra Müdürlüğünün 2012/12971 E sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 11.883,60-TL asıl alacak için davalının itirazının iptaline, takibin ... 26. İcra Müdürlüğünün 2012/12971 E sayılı dosyası üzeriden devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra - inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra
kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının reddine,iki numaralı bent uyarınca hüküm fıkrasının birinci bendinde yer alan "Davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE” cümlesinin karardan çıkartılarak yerine aynen "Davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden % 20 icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” söz ve rakamlarının yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 24,30 TL peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 608,77 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.7.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.