8. Hukuk Dairesi 2011/2866 E. , 2011/6846 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.12.2009 gün ve 36/123 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı yaklaşık 30 dönümlük yerin kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığını, vekil edeni tarafından biçenek olarak kullanıldığını açıklayarak tespit dışı bırakılan bu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış, ancak, Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde dava konusu yerin mera olduğunu savunmuştur.
Davalı Köy Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarlığına dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup, yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, 138 ada 6 sayılı mera parseli içerisinde A harfi ile işaretli 26,080 m2’lik kısım bakımından sınırlandırmanın iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK’nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan sınırlandırmanın iptali isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde; yaklaşık 30 dönümlük yerin vekil edenine ait olduğunu bildirmiş, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ... ise, dava konusu taşınmazın kendisini bildi bileli davacının babası Mehmet, sonrasında ise oğlu davacı ... tarafından kullanıldığını açıklamış ve Mehmet Sait"in 7-8 yıl önce ölmesiyle davacı tarafından biçenek olarak kullanıldıgını bildirmiş intikal konusunda herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Dava konusu taşınmaz, muris ...’den kaldığına göre taşınmaz elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. (MK. m.701-702) TMK’nun 702.maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları gerekir. Terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle muris ...’e ait veraset belgesinin davacı taraftan istenmesi, başka mirasçılarının olup olmadığının saptanması, Mehmet Sait’in ölümünden sonra yapılan satış, bağış veya paylaşım sonucu dava konusu yerin davacıya düşüp düşmediğinin belirlenmesi, şayet dava konusu yer açıklanan sebeplerle yalnızca davacıya kalmış ise davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesi gerekir. Murisin ölümünden sonra dava konusu taşınmaz, satış, bağış, paylaşım veya miras payının devri yoluyla davacıya kalmadığının anlaşılması halinde TMK’nun 701-702.maddeleri gereğince davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
Hazine, dava konusu yerin mera olduğu savunmasında bulunmuş; tescili istenen taşınmazın ise 138 ada 6 sayılı mera parseli içerisinde kaldığı teknik bilirkişi raporuyla saptanmıştır. 138 ada 6 sayılı parsel, 13.11.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında senetsizden orta malı mera niteliğiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B bendi gereğince sınırlandırılmıştır. Toplam yüzölçümü 188 hektar, 3274 (1883.274 m2) yüzölçümlü oldukça büyük bir yerdir. Yargıtay uygulaması gereğince uyuşmazlık mera’ya ilişkin ise, yerel bilirkişi ve tanıkların meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından seçilip dinlenilmeleri gerekir. Davacı tarafın gösterdiği listede yer alan tanıklar aynı köyden olduğu gibi liste dışı keşifte dinlenen tanıklarda aynı köyden olduklarından anılan beyanların hukuki bir değer taşımayacağı açıktır. Bu nedenle öncelikle dava konusu taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu Aydınocak köyüne ait kadim ve mera tahsisli mera kayıtlarının olup olmadığının İl, İlçe Özel İdare ile Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden sorulması, varsa tahsisli ve kadim meralara ait kayıt ve belgeler ile haritalar getirtilerek dosya arasına konulması, meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı şekilde yöreyi bilen yaşlı tanıklarını bildirmeleri konusunda taraflara süre ve imkan tanınması, sözü edilen kayıt ve belgeler ile haritaların teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yeniden keşifte uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK’nun 243 ve 244.maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, aynı Kanunun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmelerinin sağlanması, dava konusu taşınmazın tahsisli ve kadim mera kapsamlarında kalıp kalmadığının belirlenmesi, sözü edilen kayıt ve belgeler kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde kadim mera araştırmasının yapılması zorunludur. Bu bakımdan dava konusu yerin içerisinde bulunduğu kadim mera parselinden açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenmek suretiyle tescili istenen taşınmaz bölümünün kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden bulunup bulunmadığı konusunda tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması, taşınmazın kök muristen kaldığı gözönünde tutularak 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi gereğince muris ve mirasçıların tümü bakımından miktar araştırmasının yapılması, muris ve mirasçıların belgesizden edindikleri taşınmaz olup olmadığının Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanak ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davalarına ait tescil dosyalarının ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm verilmiş olması doğru değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici madde 3’ün yollamasıyla HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.