Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2837
Karar No: 2011/6843
Karar Tarihi: 09.12.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/2837 Esas 2011/6843 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/2837 E.  ,  2011/6843 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...l. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2010 gün ve 85/396 sayılı hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de; duruşma talebinin değer yönünden reddine karar verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:



    K A R A R

    Davacı vekili dava dilekçesinde; 365, 366, 367, 382, 383 ve 667 sayılı parsellerde davalı ... adına bulunan ¼"er payların ortak miras bırakan babaları ...’den kaldığını, ...Noterliğinin 18.05.1976 tarih ve 4480 yevmiye numarasıyla onaylanan senetle vekil edenine satıldığını açıklayarak ... adına tapu kayıtlarında bulunan ¼ paylarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili, 17.03.2010 tarihli cevap dilekçesinde; noter senedinden sonra 30.01.1996 tarihinde intikal yapıldığını, davacının bu hakkını devir imkanının doğduğu bu tarihten itibaren geçen 10 yıllık hak düşürücü sürede herhangi bir talepte bulunmadığını, bu nedenle öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiş, aksi halde Noterlik Kanununun 89. maddesi uyarınca okuma yazma bilmeyenlerin ancak iki tanık huzurunda işlem yapılmasının mümkün olduğunu, şekil açısından yapılan senedin geçersiz bulunduğunu açıklayarak davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, ...Noterliğince 18.05.1976 gün ve 4480 yevmiye numarasıyla onaylanan “Makbuz Senedidir,” başlığını taşıyan miras payı devri sözleşmesine dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Dava konusu 365, 366, 367, 382, 383 ve 667 sayılı parsellerin dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre, tapulama yoluyla 29.08.1958 tarihinde tarafların ortak miras bırakanı ... adına tapuya tescil edildikleri, 30.01.1996 tarihinde tüm parsellerin tapuda mirasçıları adına intikal gördükleri, tarafların, dosya arasında bulunan muris ...’ün ...Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan 22.02.2010 tarih ve 2010/210 Esas, 2010/316 Karar sayılı veraset belgesine göre, mirasçı oldukları anlaşılmıştır. ...Noterliğinde; yazılıp onaylanan (düzenleme biçiminde yapılmamıştır) 18.05.1976 gün ve 2011/2837-6843
    4480 yevmiye nolu “Makbuz Senedidir” başlığını taşıyan sözleşme; kapsamı itibariyle miras payının devri sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
    TMK. nun 677. maddesi uyarınca tapulu taşınmazlardaki miras paylarının devri sözleşmeleri yazılı yapılmak suretiyle geçerli hukuki sonuçlar doğurdukları kabul edilmektedir. 1976 yılında yapılan miras payının devri senedi bu bakımdan geçerlidir.
    Ancak, mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmeler yapıldıkları tarihten itibaren ifa (yerine getirme) olanağına sahiptirler. Alacaklı, yapıldığı tarihten itibaren bu sözleşmeye dayanarak, sözleşme gereğinin yerine getirilmesini miras payını devredenden isteyebilir ve ona karşı davayı açabilir. (TMK.m.677/1.fıkra). Taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması, bu isteğe engel oluşturmaz. Yalnızca, mirasçılar dışında üçüncü kişilere yapılan miras payının devri sözleşmeleri TMK.nun 677/2. (743 sayılı TKM.nun 612/2 ve 3. cümleleri) madde ve fıkrası uyarınca elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürmedikçe (yani iştirak çözülmedikçe) üçüncü kişinin istekte bulunma olanağı yoktur. Çünkü iştirak çözülmedikçe sözleşmenin ifa (yerine getirme) olanağı bulunmamaktadır.
    Her ne kadar mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrası gereğince on yıllık hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı 1958 yılında yapılıp kesinleşen kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açmadığından, sözü edilen maddenin somut olayda uygulanma olanağı yoktur.
    O halde, uyuşmazlık hakkında BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanamayacağı oldukça tartışmalıdır. Doktirinde farklı görüşlerin yer aldığı görülmektedir. Miras payının üçüncü şahıslara devri konusunda gerek uygulamada ve gerekse doktirinde bir görüş ayrılığı söz konusu değildir. Bu tür devrin şahsi hak niteliğinde olduğu ve 10 yıllık zamanaşımının uygulanacağı oybirliğiyle kabul edilmektedir.
    Uyuşmazlık; mirasçılar arasında yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmeler hakkında BK.nun 125. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı ve bu devrin ayni hak ya da şahsi hak niteliğinde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Doktirinde birinci görüşte olanlar, miras payının aynı murisin diğer mirasçısına devri ayni hak niteliğinde olup, devredene mirasın paylaşımına katılma hakkını kaybeder. Tereke üzerindeki ayni veya mülkiyet hakkı devralan kişiye geçer, gerekçesine dayanmaktadırlar. İkinci görüş sahipleri ise, bir ayrım yapmaktalar. Mirasçı miras payını aynı murisin diğer bütün mirasçılarına temlik etmiş ise, bu takdirde kısmi taksim söz konusu olup, devralan mirasçıların tereke üzerinde tam olarak hak sahibi olması sonucunu doğurur. İki mirasçının bulunması halinde birinin diğerine miras payını devretmesi de aynı nitelikte görülmektedir. Yani bu hallerde bir yerde kısmi veya tam taksim kabul edilmektedir. Şayet mirasçılardan biri miras payını diğer murisin tüm mirascılarına değil de bir veya birkaç mirasçısına devretmiş ise, bu taktirde temlikin ayni bir hükmü olduğu söylenemez, görüşünü ileri sürmektedir. (Von Tuor özellikle bu görüşü savunmaktadır. ) Kısaca murisin mirasçılarından bir payını tüm mirascılara devretmiş ise, bunun ayni hak niteliğinde bulunduğu ve zamanaşımına tabi bulunmadığı, ancak, mirasçı miras payını sadeçe mirascılardan bir kısmına (tamamına değil) devretmiş ise, bu borçlandırıcı bir işlem olup, şahsi hak niteliğinde olduğu ve zamanaşımına tabi bulunduğu kabul edilmektedir. (Dr....Türk Miras Hukuku 3. baskı, İstanbul 1972 baskılı, sayfa 750 ve devamı, özellikle sayfa 761, 762, 763 ve 764, Esat Şeher Eski ve Yeni Miras Hukuku 1981 baskılı, sayfa 789 ve devamı, özellikle 800 ve 801)
    Davacının dayandığı 18.05.1976 tarihli miras payının devri sözleşmesi sadece mirasçılardan davacı ... ile miras payını devreden ... arasında yapılmıştır. Murisin dosyadaki veraset belgesine göre, mirasçıları olan taraflar dışında daha
    bir çok mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde doktirinde yer alan görüşlerde gözönünde tutulduğunda yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmenin ayni hak niteliğinde bulunmadığı, borçlandırıcı ve buna bağlı olarak şahsi hak niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olguda, BK.nun 125. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
    Borçlar Kanununun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir” denilmektedir. Maddede yazılı “...her dava...” her alacak anlamında kullanılmaktadır.
    Şu halde; somut olayda uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125. maddesidir. Davacı, miras payının devri sözleşmesinin yapıldığı 18.05.1976 tarihinden itibaren ifa (yerine getirme) olanağı bulunduğu halde, uzun süre hareketsiz kalmış olup, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten çok sonra eldeki bu davayı 22.02.2010 tarihinde açmıştır. Zamanaşımının başlangıç tarihi ifa (yerine getirme) olanağının olduğu (doğduğu) tarih olup, tapuda intikalin yapıldığı 30.01.1996 tarihi olarak kabul edilemez.
    Davalı vekiline, dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihten itibaren on günlük cevap süresi içinde zamanaşımı def"inde bulunmuştur.
    O halde, süresinde yapılan zamanaşımı def"i nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de; dava retle sonuçlanmış olup, hüküm sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde bulunmadığından reddiyle sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 09.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi