3. Hukuk Dairesi 2013/13193 E. , 2013/13952 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyalarının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde; düğün töreni sırasında davacıya ziynet eşyası olarak takılan takıların evliliğin devamı sırasında müvekkilinin evde olmadığı bir zamanda saklanıldıkları yerden davalı tarafından alındığını, müvekkilinin bu durumu fark edince davalıya ziynetleri ne yaptığını sorduğunda davalının bozdurarak elde ettiği parayı kendi adına bankaya yatırdığını söylediğini, daha sonra davalının evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemeye başladığını, bunun üzerine müvekkilinin de zorunlu olarak müşterek haneyi terk ederek babasının yanına sığındığını, şahsi eşyalarını dahi yapılan tespit sırasında alabildiğini, tarafların şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını, dava konusu ziynet eşyalarını iade etmediğini ileri sürerek ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde ziynetlerin fiili ödeme günündeki değerlerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
TMK 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyedlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.
Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.
Somut olayda, düğünde kendisine 50 adet çeyrek altın hediye edildiğini ileri süren davacı bu iddiasını ispatlamak zorundadır. Davacının babası ve dedesinin tanık olarak verdikleri yeminli ifadelerinde davacı doğum yaptığında 50 adet çeyrek altın hediye edildiğini belirttikleri, düğün fotoğraflarını ve CD"sini inceleyen bilirkişinin ise düğünde geline 17 adet çeyrek altın hediye edildiğini tespit ettiği bu farklı bilgilere rağmen mahkeme tarafından oluşan çelişkiler giderilmeden gerekçesi açıklanmaksızın 50 adet çeyrek altının iadesine ya da bedelinin ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkeme tarafından anılan çelişkiler giderilmeksizin eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.