21. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/18099 Karar No: 2014/14969 Karar Tarihi: 26.6.2014
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2013/18099 Esas 2014/14969 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Fethiye 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 321/2 maddesi gereği, kararın tefhim edilmesi için tüm hususların gerekçesiyle birlikte açıklanması gerektiğini söyleyerek, kararın tüm unsurlarının ve gerekçesinin tefhim edilmediği durumlarda gerekçeli kararın tarafalara tebliği zorunluluğuna vurgu yaptı. Hükümün tüm unsurları ve gerekçesiyle birlikte tefhim edilmişse, temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren başlayacağını belirtti. Temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının \"hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal\" oldığını belirtti. Kararın gerekçesi tebliğ edilmeden önce, temyiz süresi tutum dilekçesi veya gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde bile, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmanın mümkün olduğuna vurgu yapıldı. Kanun maddeleri ise, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 321/2, 432 ve 433. maddeleridir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir). Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur. Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir. Davanın tümden kabulü yada reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur. Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; 1-Gerekçeli karar tebliğ edilmeyen davacı vekiline yöntemince tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432 ve 433. maddelerindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek, 2-Temyiz edenler davalı Kurum vekilinince ve dahili davalı şirket vekilince sunulan temyiz dilekçelerinin , HUMK"nun 433. maddesi gereğince davacı vekili ile davalı D.. P.."a yöntemince tebliğ edilerek, tebligat parçası eklendikten sonra gönderilmek üzere, Dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 26.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.