Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 4 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümü davalıdan satın aldığını, ancak davalının halen taşınmazı boşaltıp, teslim etmediğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmazdaki bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişmeye konu edilen 3457 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki binanın 2.kat 3 nolu 25/103 arsa paylı bağımsız bölümü maliki A. S."tan 03.12.2009 tarihinde satın alma yoluyla edindiği ve halen sicilinin davacı üzerine kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazı satın aldığı halde satıcı olan davalı A."in taşınmazı kullanmaya devam ettiğini ve kendisine teslim edilmediğini, Gaziosmanpaşa 2.Noterliğinin 12.08.2010 tarihli ihtarnamesi ile taşınmazı boşaltması ve aylık 500.-TL"den toplam 4.000.-TL ecrimisili ödemesi için davalıya ihtar çekmesine rağmen işgalini sürdürdüğünü ileri sürerek, eldeki davayı açmış, davalı davaya karşı çıkarak çekişmeli yeri kullanmadığını bildirmiş bilirkişi raporunda da davalının 1.kat 2 nolu bölümü kullandığı belirtilmiş mahkemece de iddianın gerçekleşmediği kabul edilerek dava husumet yönünden reddedilmiştir.
Öncelikle şu belirtilmelidir ki, madem ki iddianın sübut bulmadığı karara gerekçe yapılmış, o halde davanın esastan reddine karar vermek gerekirken husumet yönünden reddedilmesi doğru değildir.
Öte yandan, karar gerekçesinde duraksamaya yer bırakmayacak biçimde aynen "... bu bölümde davalının tasarrufta bulunduğu tespit edilmişse de ..." denilmek suretiyle bir yandan davalının taşınmaza el attığı kabul edilirken diğer taraftan hiçbir dayanak göstermeksizin davalının taşınmazı kullanmadığına dair subjektif savunmasına değer verilerek neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez. Bu yönü itibarı ile kararın dayanağını teşkil eden gerekçenin kendi içinde çelişkili olduğu tartışmasızdır. Ayrıca dava tebligatının çekişmeli yer adresinde aynı çatı altında birlikte oturanı davalının oğlu G. S."a tebliğ edildiği görülmektedir. Aynı zamanda davacı davalıya noter aracılığı ile ihtar keşide ettiğini bildirdiği halde ihtarname temin edilerek hangi adreste davalıya tebliğ edildiği üzerinde de durulmamıştır. Öte yandan, davacının taşınmazı satın aldıktan sonraki dava tarihine kadar olan süreçte bağımsız bölümde telefon tesisatı varsa buna ilişkin ayrıca elektrik ve su faturalarının kimin tarafından karşılandığının tespiti olanaklı iken üzerinde durularak iddia veya savunmanın hangisinin doğru olduğu açıkça ortaya konulmadan neticeye gidilmiş olması da isabetsizdir.
Kabul tarzı itibarı ile de keşif tutanağında çekişmeli yerin gösterildiği ve bilirkişiler nezdinde gezilip görüldüğü yazılı olduğu halde sonradan düzenlenip ibraz edilen bilirkişilerin raporlarında çelişkiye düşülerek çekişmeli 3 nolu bağımsız bölümün görülemediği ve davalının kullandığı belirtilen birinci kattaki -2- nolu bağımsız bölümün emsal alınarak dava değeri ve ecrimisilin belirlendiği bildirilmiştir. Öyleyse, keşfen tutulan tutanakla bilirkişilerin düzenlediği raporun örtüşmediği açıktır. Hemen belirtilmelidir ki, asıl olan çekişmeli yer üzerinde keşif yapılarak niteliği, vasfı, düzeni ve özelliklerinin tespit edilmesi ve buna göre dava değeri ile ecrimisilin belirlenmesidir. Diğer taraftan hangi sebeple çekişmeli bağımsız bölümün görülemediği ortaya konulmadığı gibi davalının taşınmazı kullanmadığını savunduğuna göre gerektiğinde çilingir marifetiyle açılarak keşif yapılması olanaklı iken bu husus üzerinde de durulmamış olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 Sayılı HMK"nun geçici 3.maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi hükmü gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.