8. Hukuk Dairesi 2011/2460 E. , 2011/6823 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve ... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.01.2011 gün ve 50/14 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve ... dava dilekçelerinde; 121 ada 23 ve 32 sayılı parsellerin kadastro çalışmaları sırasında kendilerinin Kütahya’da olmaları nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, ...’e taşınmazların icarlı olarak ekip biçmesi için verildiğini, durumu yeni öğrendiklerini açıklayarak anılan parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile ¼ payın ..., ¾ payın ise ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ... 9.4.2010 ve 8.10.2010 tarihli cevap ve mazeret dilekçelerinde; dava konusu yeri satın aldığını, senedi bulunduğunu, mazeretinin kabulü ile duruşmanın başka bir güne ertelenmesine ve davanın reddine karar verilmesini istemiş, dilekçe ekinde 28.4.1972 tarihli harici satış senedini sunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanı ... ...’ten kaldığı, sözlü veya yazılı paylaşımın yapıldığına ilişkin herhangi bir delilin elde edilemediği, davanın hak düşürücü süre dolmadan açıldığı gerekçesiyle her iki parsel hakkındaki davanın kabulü ile 121 ada 23 sayılı parselin tapu kaydının iptaline, muris ...’a ait veraset belgesi esas alınmak suretiyle 14/84 payın davacı ... ... (...), 7/84 payın ise ... adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu 121 ada 32 sayılı parselin tapu kaydının 14/84 pay bakımından iptaliyle bu payın davacı ... ... (...) adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin isteklerinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Davacılar dava dilekçelerinde, taşınmazın kendilerine ait olduğunu ve kadastro çalışmaları sırasında yalnızca Mustafa adına tespit ve tescil edildiklerini açıklamışlar, dava konusu parsellerin kimlerden kendilerine intikal ettiğini açıklamamışlardır. 9.11.2010 tarihinde yapılan keşifte ise davacılar ile yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazların ortak miras bırakan ... ...’ten kaldığını açıklamışlardır. Yerel bilirkişi ve tanıklar taksim konusunda bilgilerinin olmadığını bildirmişlerdir. Dosya arasında bulunan ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen muris ...’a ait 30.7.2010 tarih 2010/237 Esas ve 2010/256 Karar sayılı veraset belgesine göre ... ... 1.3.1972 tarihinde vefat etmiştir. Davacılar ile davalı dışında murisin on tane daha mirasçısı bulunmaktadır. ...’ın ölümü ile terekesi TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup tüm mirasçıların üçüncü kişilere karşı birlikte dava açmaları gerekir. Ne var ki, dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olup tüm mirasçıların diğer mirasçıya karşı birlikte dava açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Davacıların tapu iptali ve tescili isteği bu bakımdan miras payları oranında iptal ve tescil isteği olarak kabul edilip değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece, paylaşımın yapılmadığı kabul edilmiş ise de, bu konudaki beyanlar yetersiz olduğundan, bu nedenle keşif tutanağındaki yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bir duraksama söz konusudur. Davalı harici satış senedine dayanmıştır. Davacılar ise dava konusu taşınmazın dedelerinden kaldığını bildirmişler, yerel bilirkişi ve tanıklarda bu olguyu doğrulamışlardır.
Davacılar dava dilekçesinde iki tanık ismini bildirmiş, söz konusu tanıklardan Mehmet ... keşifte Rahime Bacak ise 23.9.2010 tarihli yargılama oturumunda dinlenilmişlerdir. 4.11.2010 tarihli yargılama oturumunda 9.11.2010 tarihinde keşfin yapılmasına karar verilmiş, kadastro tutanaklarında yer alan tespit bilirkişilerinin keşif mahallinde hazır bulundurulmaları konusunda kolluğa yazı yazılmasına, yerel bilirkişilerin de aynı şekilde hazır edilmesine karar verilmiş, ancak tanıkların ne şekilde çağrılıp dinleneceği konusunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Kural olarak, taraf tanıklarının da ne şekilde dinleneceği ve keşif yerine çağrılacağı ya da hazır edileceği konusunda keşif gününün verildiği ara kararında gerekli açıklamanın yer alması gerekmektedir. Genel mahkemelerde açılan davalar bakımından kendiliğinden araştırma ve inceleme prensibi geçerli olmadığından tespit bilirkişilerinin mahkemece kendiliğinden ara kararıyla çağrılıp dinlenilmeleri usule aykırıdır. Hakim tarafların gösterdiği deliller ve tanıklarla bağlı olup kendiliğinden tanık çağırıp dinleyemez. Ayrıca, liste dışı tanıklarında dinlenilmesi geçersizdir. Bu şekilde dinlenilen tespit bilirkişisi ve tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
HMK.nun 243 ve 244.maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, gelmedikleri taktirde aynı Kanunun 245.maddesi gereğince işlem yapılması, HMK.nun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri gerekir. Bu nedenle yeniden yapılacak keşifte az önce açıklanan kanun maddelerinin gözönünde tutulması, dava konusu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanı ...’tan kaldığı konusunda duraksama bulunmadığından, uyuşmazlık konusu ...’ın terekesinin mirasçılar arasında paylaşıma tabi tutulup tutulmadığı, paylaşım yapılmış ise tüm mirasçıların yapılan paylaşıma katılıp katılmadıkları noktasında toplanmaktadır. Yöntemine uygun bir paylaşımdan söz edilebilmesi için tüm mirasçıların eksiksiz olarak yapılmış bulunan paylaşıma katılmış olmaları zorunludur. Davacı taraf, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayandığından paylaşımın sözlü ya da yazılı yapılmasının bir önemi bulunmamaktadır. Kadastrodan önceki nedenler söz konusu olduğundan paylaşımın yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında, dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olup, davacıların miras payı oranında iptal ve tescil istediklerinin kabulü ile muris ...’tan kalan taşınmazların mirasçılar arasında paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım yapılmış ise tüm mirasçıların katılıp katılmadığı, paylaşımda kimlere nerelerin, hangi ada ve parsellerin düştüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak saptanması, davalının dayandığı harici satış senedinin keşifte uygulanması ve değerlendirilmesi, paylaşım sonucu mirasçılara düşen kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek denetlenmesi, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı ..."in temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 09.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.