(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/28046 E. , 2020/3883 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı şirket tarafından müvekkilinin iş akdinin feshi üzerine Bakırköy 1. İş Mahkemesi nezdinde açtıkları işe iade davası sonucu mahkemenin 31.12.2013 gün ve 389/867 sayılı kararı ile kabulle sonuçlandığını ve kararın kesinleştiğini, bunun üzerine yasal süresi içinde Kadıköy 9. Noterliğinin 11.12.2014 tarih ve 42262 sayılı ihtarnamesi ile işe iade talebinde bulunulduğunu ancak aradan bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen müvekkilinin davalı şirketçe işe başlatılmadığını, söz konusu mahkeme kararı uyarınca işe başlatmama halinde davacıya ödenmesi gereken boşta geçen sürelere ve tazminata ilişkin olarak Torbalı 2. İcra Müdürlüğünün 2015/1299 Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğunu ancak davalı tarafın sırf alacaklarını sürüncemede bırakmak için kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini belirterek borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, takibe haksız olarak itiraz eden borçlu davalının % 40"dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı işçinin Yargıtay onama kararının kendisine tebliğinden önce işe başlama talebinde bulunması sebebiyle ortada usulüne uygun ve geçerli bir işe başlama başvurusunun olmadığını, buna göre davacının onama kararını hangi tarihte öğrendiği ve 10 günlük sürenin hangi tarihten itibaren işlemeye başladığı hususunun tartışmalı hale, geldiğini davacının usulüne uygun olarak işverenine başvurmadığından feshin geçerli hale geldiğini ve müvekkilinin talep edilen tazminatları artık ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, ayrıca kabul etmemekle birlikte davacı tarafından Torbalı 2. İcra Müdürlüğünün 2015/1299 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine konu edilen alacakları neye göre hesapladığının da belli olmadığını ve söz konusu alacak likit olmadığından doğrudan icra takibinin konusu olamayacağını ve yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davacının yapmış olduğu icra takibinin haksız, hukuka aykırı ve kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, 09/06/2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davacının kıdem tazminatı fark asıl alacağının net 5.512,34 TL, boşta geçen süre asıl alacağının net 7.847,11 TL, işe başlatmama tazminatı alacağının net 13.889,37 TL olduğu tespit edilen davacının takibe koyduğu alacak miktarıyla bağlı kalınarak kabulüne, alacak miktarı likit ve kayıtlarla belirlenebilir olduğundan bahisle kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Yasanın 8. ve 28. maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez
Somut olayda, davacı tarafından Torbalı 2. İcra Müdürlüğünün 2015/1299 esas sayılı dosyası ile yapılan takiple alacak miktarı olarak; 6.600,00 TL boşta geçen süre ücreti, 11.000,00 TL işe başlatmama tazminatı ve 700,00 TL kıdem tazminatı olmak üzere toplam 18.300,00 TL alacak gösterilmiştir. Mahkemece; kıdem tazminatı fark alacağının net 5.512,34 TL, boşta geçen süre alacağının net 7.847,11 TL, işe başlatmama tazminatı alacağının net 13.889,37 TL olduğu belirlenmiştir. Davacının ücretinin taraflar arasında uyuşmazlık konusu olduğu ve davacının fesih tarihindeki ücretinin feshin kesinleştiği tarihteki ücretinin asgari ücrete oranına göre belirlendiği ayrıca davanın icra takibindeki talep ettiği miktarın dışında da alacaklarının bulunduğu anlaşıldığından, dava konusu edilen alacakların likit bir alacak olduğundan bahsedilemez. Bu sebeple icra inkar tazminat isteğinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Ne var ki, belirtilen bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan mahkeme kararının hüküm kısmının,
""3-Asıl alacağın %20 si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, "" şeklinde olan 3. bendinin hüküm yerinden tamamen çıkarılarak yerine, 3. bent olarak "2-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine" sözlerinin yazılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde davalıya iadesine, 02.03.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.