10. Hukuk Dairesi 2015/6821 E. , 2015/8723 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, murisinin 01.06.2002 ile 20.01.2005 tarihleri arasında babası ..."ye ait dolmuşta şoför olarak çalıştğının tespitini istemiş olup, Mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de, Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya
çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Sigortalıya ait işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmemesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmemesi halinde Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, davacının murisinin 20.01.2005 tarihinden sonra da davalıya ait işyerinde kesintisiz çalışması halinde, kesintinin sona erdiği yıl sonundan itibaren hak düşürücü sürenin hesaplanması gerekmektedir.Buna göre; davacının murisinin, davaya konu tarihler arasında ve sonrasında 20.01.2005 ile ölüm tarihi olan 03.03.2008 tarihleri arasında çalışmanın olup olmadığı belirlenip, çalışmanın tespitine ilişkin olarak, Kurum yoklama memuru tutanağı veya müfettiş tespiti olup olmadığı Kurumdan ayrıca sorulmalı ve yukarıda yapılan açıklamalar göre hak düşürücü süre irdelenmeli ve taleple bağlı karar verilmelidir.
Evliya Dolmuş hattına bağlı kaç araç olduğu, araçların sahip ve şoförleri, durak görevlilerinin belirlenmesi bakımından Emniyet Müdürlüğü"nden kapsamlı bir araştırma yapılarak, beyanı alınmayan davacı tanığı ... ile birlikte, diğer hat sahip ve çalışanlarının çalışmanın niteliği (hizmet akdine dayalı olup olmadığı) ve süresi hakkında bilgi ve görgülerine başvurularak, dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçmediği sonucuna varılacak olursa esasa ilişkin olarak bir karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 05.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.