Hukuk Genel Kurulu 2016/65 E. , 2017/1115 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 12. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.04.2015 gün ve 2014/857 E., 2015/297 K. sayılı kararın temyiz incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30.06.2015 gün ve 2015/17293 E., 2015/22553 K. sayılı kararı ile;
(...Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalı ... Bakanlığına bağlı hastanede alt işverenler nezdinde çalıştığını 2010 yılından itibaren ücretinin rızası dışında düşürüldüğünü ileri sürerek ücret fark alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... cevabında; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının işçileri olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacıya 2010 yılı Ocak ayından itibaren ödenen aylık ücretinin önceki seneye göre az ödenmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 22. maddesi kapsamında geçerli olup olmadığıdır.
4857 sayılı Kanun"un “Çalışma Koşullarında Değişiklik ve İş Sözleşmesinin Feshi’’ başlıklı 22. maddesinde iş yeri şartlarında yapılacak esaslı değişikliklerin yapılabilme şartları düzenlenmiştir.
4857 sayılı Kanun"un 22. maddesinde; “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde, kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir sebebe dayandığını veya fesih için başka bir geçerli sebebinin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17. ila 21. madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma şartlan her zaman değiştirebilir. Çalışma şartlarıda değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninde de açıkça belirtildiği gibi işveren, işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamayacaktır.
4857 sayılı Kanun"un 22. maddesinin birinci fıkrasının asıl konuluş amacı işverenin tek taraflı değişiklik işlemlerine karşı işçiyi korumak; işçinin isteği dışında işini, işyerini ve diğer çalışma şartlarını değiştirecek işveren davranışlarına engel olmaktır. Öte yandan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 62. maddesinde, her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin kanuni olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen kanuni bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamayacağı belirtilmiştir. 4857 sayılı Kanun"un 62. maddesinde düzenlenen ücretlerde indirim yapılamayacağı yasağı, işverenin tek taraflı indirim yapamaması ile ilgilidir. Taraflar karşılıklı anlaşarak ve ileriye dönük her zaman asgari ücretin altına inmemek koşuluyla ücrette indirim yapabilirler. Zira işyerinin ekonomik koşulları bunu zorunlu kılabilir ve işçi işsiz kalmamak için işçi bunu kabul edebilir.
Dosyada davacının ücretinin düşürülmesine rıza gösterdiğine dair bir sözleşme hükmü veya yazılı beyanı bulunmadığından fark ücretin hesaplanması doğrudur. Ancak uyuşmazlık döneminde asgari ücrete yapılan artış oranlarının uyarlanarak zamlı şekilde belirlenen ücrete göre hesaplama yapılması hatalı olmuştur. Taraflar arasında ücrete asgari ücret artış oranında zam yapılacağına ilişkin bir sözleşme hükmü veya işyeri uygulaması bulunduğu iddia ve ispat edilmiş değildir. Davacı işçinin düşürülmeden önceki son ücreti esas alınarak bu ücret ile ödenenler arasındaki farklar tespit edilerek hüküm altına alınması gerekir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, fark ücret alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı işçinin fark ücret alacağı bulunduğundan bahisle verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı işveren vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçe genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından fark ücret hesabının ne şekilde yapılacağı konusunda toplanmaktadır.
Mahkemece, bozmadan sonraki 15.09.2015 tarihli kısa kararda “Önceki kararda DİRENİLMESİNE, 1)-Davanın KABULÜNE, 2)-10.600,00.-TL brüt ücret alacağının 100,00-TL"lik kısmının dava tarihinden, bakiyesinin 11.03.2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …” şeklinde hüküm kurulmasına karşın, gerekçeli kararda, “Önceki kararda DİRENİLMESİNE, 1-Davanın KABULÜNE, 2-10.200,00.-TL brüt ücret alacağının 100,00-TL"lik kısmının dava tarihinden, bakiyesinin 11.03.2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” denilmek suretiyle direnilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 294/3 maddesi uyarınca kararın tefhimi her halde HMK 297/2 maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.
Bu durumda gerekçeli kararın ve kısa kararın birbirine uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Bu aykırılık kamu düzenine ilişkin olup diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma sebebi olduğu ise, 10.4.1992 gün 1991/7-4 K. sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir.
Bu nedenle mahkemece yapılacak iş tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturmak olup, buna aykırı direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.
S O N U Ç: Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Bakanlık vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.