8. Hukuk Dairesi 2018/15907 E. , 2019/4275 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVACI (Alacaklı) :
DAVALI (3. Kişi) :
(Borçlu) :
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı alacaklı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.04.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı alacaklı vekili Avukat... ile karşı taraftan davalı üçüncü kişi vekili Avukat Arzu Kaplan geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya yeniden incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, 18.05.2015 tarihinde yapılan hacizde üçüncü kişi şirket yetkilisi olduğunu beyan eden ...’in borçlu ile danışıklı olarak istihkak iddiasında bulunduğunu, mahcuzlara ilişkin olarak sunulan faturaların ayırt edici özelliklere sahip olmadığını belirterek, istihkak iddiasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili aşamalardaki beyanlarında, mahcuzlara ilişkin borçlu ile yapılan sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini belirterek, konusu kalmayan dava hakkında ret kararı verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı üçüncü kişi vekilince temyizi üzerine, Dairemizin 31.05.2018 tarihli ve 2018/11019 Esas, 2018/13486 Karar sayılı ilamı ile, davanın, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin olduğu, bu tür davaların dinlenebilmesi için ön koşulun, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulması olduğu, istihkak iddiasının, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebileceği, tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılmayacağı,somut olayda, 18.5.2015 tarihinde yapılan haciz sırasında üçüncü kişi ... A.Ş. adına istihkak iddiasında bulunan ..."in şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı, ayrıca, haciz tarihinden itibaren üçüncü kişi tarafından yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı,bu durumda mahkemece, geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığı nazara alınarak hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile karar bozulmuş; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş, karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Somut uyuşmazlık incelenmeden önce usuli müktesep hak üzerinden kısaca durulması gerekmektedir.
Usuli müktesep hak, bir davada taraflar, mahkeme ve Yargıtay tarafından yapılmış ve istisnalar kapsamında olmayan bir işlemle taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder. Mahkemenin Yargıtayın bozma kararını uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli müktesep hak gerçekleşebilir.
6100 Sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlıkta temyiz yoluna dair 1086 Sayılı HUMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinden söz konusu Kanun incelendiğinde usuli müktesep hakka ilişkin açık bir hükmün bulunmadığı, usuli müktesap hak ilkesi, davaların uzamasını önlemek hukuki alanda istikrar sağlamak ve yargı kararlarına karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ilkelerinden biri haline gelmiştir. Bu ilke, özlü bir biçimde 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Umumi Heyeti Kararı ile açıklanmış olup iş bu kararda da belirtildiği gibi, bozmaya uyulmakla bir taraf yararına "usulî müktesep hak" doğar. Artık bozmanın kapsamına girmeyen hususlarda yeni bir karar verilemez. Ancak usulî müktesep hak müessesesinin, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile kabul edilmiş bazı istisnaları mevcuttur. Usul hukukunda Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesep hak ilkesinde yine Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş istisnalar bulunduğu, bu istisnalardan birisi de maddi hata sonucu verilmiş Yargıtay kararıdır. Yargıtay İçtihadları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usuli müktesep hak oluşmaz ve Yargıtayın hatalı kararından dönmesi mümkündür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu 18.05.2015 tarihli haciz sırasında üçüncü kişi şirket yararına istihkak iddiasında bulunan ..."in şirket ortağı ya da yetkilisi olmadığı, ancak Sincan 1. Noterliğinin 24.12.2014 tarihli 38219 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile üçüncü kişi şirket yetkililerince adı geçen kişinin şirketi resmi kurumlar önünde tam yetkili olarak temsile yetkili kılındığı anlaşılmıştır.
Dairenin uyulan bozma ilamında ise, maddi hataya dayalı olarak üçüncü kişi ... A.Ş adına istihkak iddiasında bulunan ..."in şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığı nazara alınarak hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği yazılmıştır. Az yukarıda açıklandığı üzere maddi hata durumunda tarafların lehine veya aleyhine usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu itibarla Mahkemece tüzel kişiyi temsil yetkisi olan kişinin yaptığı iddianın geçerli bir istihkak iddiası olarak kabulü ile toplanacak delillerin sonucuna göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.