
Esas No: 2011/2982
Karar No: 2011/6652
Karar Tarihi: 06.12.2011
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/2982 Esas 2011/6652 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... mirasçıları; dahili davacılar ... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.06.2010 gün ve 524 / 478 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, Hazine adına kayıtlı dava konusu 112 ada 2, 107 ada 43 ve 113 ada 27 parsel sayılı taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik yoluyla tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazların sit alanında kaldığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların tespit tarihinden geriye doğru 20 yılı aşkın süreyle eklemeli zilyetlik ve tasarruflarının bulunduğu, üçüncü derecede doğal ve arkeolojik sit alanında bulunan taşınmazlar üzerinde birinci grup olarak Tescil ve ilan edilmesi gereken kültür varlıklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, uyulan önceki bozma kararları doğrultusunda yapılan 1.4.2010 tarihli keşif sonunda arkeolog bilirkişi ... tarafından düzenlenen 15.4.2010 havale tarihli raporda; dava konusu taşınmazların üçüncü derecede doğal ve arkeolojik sit alanı içinde kaldığı, üzerinde birinci grup olarak tescil ve ilan edilmesi gereken kültür varlığının bulunmadığı, birinci derece doğal sit alanı olarak belirlenen Kelebekler Vadisine 112 ada 2 parselin 1350, 107 ada 43 parselin 1370 ve 113 ada 27 parselin 870 metre mesafede bulunduğu, Babadağın eteklerindeki Devrent boğazından doğan Sarp deresinin yardığı 1500 metre uzunluğundaki vadinin kuzey ve güneyde 350 metre yüksekliğinde ... duvarlarıyla sınırlandığı, Karstik dik duvarların ortasında yetişen Endemik bitkileriyle Mayıs ve Ekim aylarında yoğunlaşan Arslan kelebeğinin Kelebekler Vadisinin birinci derecede doğal sit alanı olarak tescillenmesini sağlayan özgün nitelik olduğunu, bu bağlamda dava konusu parsellerin de mevcut jeolojik yapıyı ve florayı koruma amaçlı olarak üçüncü derecede sit alanı olarak değerlendirildiği, 30.11.2010 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen çanak çömlek parçalarının uzun süre tarım amaçlı kullanıma bağlı olarak yüzeyde izlenemediği, eski su değirmeninin onarılmış ve orjinal görüntüsünü kaybettiği, anıt niteliğindeki yaşlı zeytin ağacının halen korunduğu, dava konusu parsellerin bulunduğu alandaki kullanım haklarının 2863 sayılı Yasanın 658 numaralı ilke kararında belirtilen esaslar çerçevesinde olmasının gerektiği, aynı yasanın 728 numaralı ilke kararları dışında gerçekleştirilecek her türlü fiziki müdahalenin doğal yapıya zarar verebileceği belirtilmiştir.
2863 sayılı Kanunun 3. maddesinin Tanımlar başlıklı (a) bendinin ikinci fıkrasına göre; tabiat varlıkları “...ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” Dava konusu taşınmazlara yakın Kelebekler Vadisi ve bu bölgede yaşayan Arslan Kelebeği de bu anlamda tabiat varlığıdır. Yine aynı Kanunun 5. maddesine göre; tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir. 2863 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasındaki örneklemeden hareketle dava konusu taşınmazları çevresiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp aynı kapsamda değerlendirmek mümkündür. O halde, 2863 sayılı Kanunda 22.05.2007 tarihinde 5663 sayılı Kanunla yapılan değişiklik mutlak manada birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarıyla birinci ve ikinci derece arkeolojik alanların dışındaki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılacağı anlamına gelmez.
Dosya içeriğine, Kültür Bakanlığının değişik tarihli yazılarına, Dairemizin bozma ilamından önceki bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmazlara yakın mesafede bulunan Kelebek Vadisi ülkemizin jeolojik ve doğal peyzajında ender görülebilen bir yapı özelliğine sahiptir. Bu vadi olağanüstü yapısı gereği çeşitli ve zengin bitki ve hayvan türleri için süreç içinde başka yerlerde görülmeyen eşsiz bir yaşama alanı oluşturmaktadır. Vadi, yeryüzünde Rodos adası dışında Aslan Kelebeğinin son ve tek yaşama alanıdır. Çevresindeki arazi parçalarının da içinde bulunduğu bölge ekolojik zenginliğinin yanında son derece önemli peyzaj değere sahiptir. Kelebekler Vadisini de içine alan bu bölgede Uluslararası Doğayı Koruma Birliğince tanımlanan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri yaşamaktadır. Bu tür kültür ve tabiat varlıklarını barındıran alanlara verilen tahribatın hiçbir zaman geri dönüşü olmayacağından, söz konusu alanlardaki taşınmazlar tek tek değil çevresiyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip korunarak bir sonraki kuşaklara devredilmelidir. Bu açıklamalara göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Her ne kadar davacı yanın tutunduğu vergi kayıtları dava konusu taşınmazları kapsadığı belirtilmiş ise de, Yargıtay"ın ve Dairemizin kararlılık gösteren uygulamalarına göre, vergi kaydı mülkiyet belgesi olmayıp, tek başına mülkiyetin varlığını kanıtlamaz.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.