8. Hukuk Dairesi 2011/2227 E. , 2011/6589 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.07.2010 gün ve 65/120 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 358 ada 133 ve aynı ada 92 sayılı parsellerin 27.10.1980 tarihli alım-satım senedi ile ilk maliki bulunan ...’tan zilyetliğini devraldığını, o tarihten beri taşınmazları vekil edeninin kullandığını, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiklerini, eklemeli zilyetliği dahil 100 yıldan fazla bir süreden beri taşınmazların vekil edenin satıcısı ile vekil edeni tarafından tasarruf edildiğini belirterek Hazine adına bulunan tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, tapulu taşınmazların haricen satılmasının mümkün olmadığı, bilirkişilerin dava konusu taşınmaz üzerinde davacının 60 yıllık zilyetliğinin bulunduğunu açıkladıkları ve 1967 tarihinden önceki zilyetliğin ... açısından gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hükmün 358 ada 133 parsele ilişkin bölümü davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 358 ada 133 parsel 27.12.1967 tarih 159 sıra nolu Hazine tapusunun revizyonu sonucu 41335,65 m2 yüzölçümlü olarak tarla niteliğiyle 16.10.2006 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, 27.4.2007 tarihinde kadastro tutanağının kesinleşmesiyle tapu kaydı oluşmuştur. Revizyon gören 27.12.1967 tarih 159 sıra nolu tapu kaydının 4753 ve 5618 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 8/b bendinde sayılan araziden Hazine adına tapuya bağlandığı ve Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen belirtmelik tutanakları sonucu Hazine adına tapu kaydının oluştuğu anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmazın tapu kaydından açıkça anlaşılacağı üzere 1967 yılından beri Hazine adına tapuya bağlanmış bir yer olup bu parselin revizyonu sonucu aynı biçimde Hazine adına kadastro tapusu oluşmuştur. 4753 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Hazineye ait arazilerin Toprak Tevzi Komisyonlarınca sonradan dağıtılmak üzere Hazine adına tapuya bağlandıkları konusunda bir duraksama söz konusu değildir. Davacı dosya arasında bulunan 27.10.1980 tarihli “Gayrimenkul Satış ve Zilyetliğin Devri Senedidir” başlığını taşıyan harici satış senedi ile dava konusu yeri ...oğlu ...’tan zilyetliğini devir ve teslim almış olup, satış tarihinden itibaren de dava konusu yer davacı tarafından kullanılmaktadır. Yani davacının, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 27.12.1967 tarihinden önce satıcı ..."nin taşınmaz üzerinde var olan zilyetliğini ve dava hakkını devraldığı görülmektedir. Harici satış senedinin kapsamı itibariyle bir bakıma dava hakkının devri niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Kural olarak, tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik hukuken kullanıcısına herhangi bir hak bahşetmez. Bu bakımdan 1967 tarihinden itibaren tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetlik geçerli bir sonuç doğurmadığından 1967 yılından önceki zilyetliğin ve koşullarının kanıtlanması halinde eklemeli zilyetliğe dayalı olarak dava konusu yerin kazanılması mümkün olabilir. Davacı vekili dava dilekçesinde, eklemeli zilyetlikle birlikte 100 yılı aşkın zilyetliklerinin olduğunu açıklamıştır. Belirtme tutanağı üzerinde yapılan incelemede tablendikatif numarası 3194 olup, sahibi hanesine Hazinenin yazıldığı, belirtmelik tutanağındaki numarası ise 350, işgalcisinin ..., Mustafa Tokmak olarak gösterildiği, ancak, 4753 sayılı Kanunun hangi maddesi gereğince arazinin tespit edildiği açıklanmamaktadır. Sadece mera ve Hazine arazilerinden 350 ada 28 parsel numarasının belirlendiği anlaşılmaktadır. Belirtme tutanağına ekli kroki üzerinde yapılan incelemede çevresinde mera parselinin bulunmadığı, şahıs arazilerinin yer aldığı ve işgalcilerin gösterildiği görülmektedir.
Keşif tutanağı üzerinde yapılan incelemede kadastro sırasında tespit bilirkişileri taraflarca tanık olarak gösterilmediği halde mahkemece kendiliğinden dinlendikleri ve vazgeçme söz konusu olmamasına karşın davacı tanıklarının mahkemece dinlenilmediği, keşfe ilişkin ara kararında da tanıkların ne şekilde dinleneceği hususunda bir açıklamaya yer verilmediği saptanmıştır. Bu husus davacı yararına zilyetlik koşullarının olup olmadığı yönünde duraksama yaratmaktadır. Davacı dava dilekçesinde satıcısının eklemeli zilyetliğine de dayandığına göre TMK.nun 996. maddesi uyarınca eklemeli zilyetliğinin başlangıç ve süresinin saptanması gerekmektedir.
O halde mahkemece yapılacak iş; mahkemece getirtilen yerel bilirkişi listesinde yer alan şahıslar ile vazgeçme olmadığı halde dinlenilmeyen davacı tanıklarının HMK.nun 243 ve 244. (HUMK.m.258) maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle aynı Kanunun 259. ve 290/2. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, davacının satıcısı ... ve babasının taşınmazı kullanmaya başladığı tarihin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, zilyetliğin Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 27.12.1967 tarihinden geriye doğru 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanması, (zilyetliğin başlangıcının 1947 ve öncesi olması gerekir) dava konusu taşınmazın ...’nin babasından kendisine ne şekilde kaldığı hususunda yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle gerekli bilginin alınması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde HUMK.nun 261. maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi, taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu Kangal Karşıyaka Mahallesine ait kadim ve tahsisli mera kayıtları ile Toprak Tevzi Komisyonunca bu mahalleye ilişkin olarak düzenlenen mera paftasının İl, İlçe Özel İdare ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, söz konusu kayıt ve belgelerin teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, dava konusu yerin tahsisli ve kadim mera kayıtlarıyla, Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen mera paftası kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, tahsisli ve kadim mera kayıtları ile pafta kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde bu taktirde kadim mera araştırmasının yapılması, dava konusu edilen yerin kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, bu tür incelemenin 1967 yılından geriye doğru olan süreç bakımından yapılması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Öte yandan, davacı ve bayisi ... yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, tescil davalarına ait dosyaların ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması gerekir.
Kabul şekline göre de, Hukuk Mahkemelerinde görülen davalar kendiliğinden araştırma prensibine tabi olmayıp hakim tarafların gösterdiği tanık ve delillerle bağlıdır. Kendiliğinden tespit bilirkişisi veya tanık dinleyemez. Mahkemece taraflarca tanık olarak gösterilmeyen tespit bilirkişilerinin kendiliğinden dinlemesi bu bakımdan usul hükümlerine aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün dava konusu 358 ada 133 parsel yönünden 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 05.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.