11. Hukuk Dairesi 2019/1903 E. , 2020/5225 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.11.2017 tarih ve 2013/133 E- 2017/818 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 06/03/2019 tarih ve 2018/574 E- 2019/337 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.11.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın mevduat müşterisi olduğunu, bankanın kusurlu ve ihmali davranışları nedeniyle hisse senedi ve opsiyon işlemlerinden dolayı 100.000.- TL zarara uğradığını ileri sürerek, bu zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 22.11.2012 tarihli açıklama dilekçesi ile müvekkilinin Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm opsiyon işlemleri, Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm hisse senedi işlemleri ile Mayıs 2011 itibariyle yapılan tüm sigorta işlemleri, 18.10.2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm netleşme opsiyon ödemeleri ve 09.12.2010 tarihli 2.700,00 TL tutarlı hesaptan yapılan tahsilatın müvekkilinin zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11.04.2012 tarihli ihtarnamenin bankaya tebliğinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının yapılan işlemlerden bilgisi olduğunu, banka çalışanlarınca hatalı eksik bilgilerle ve yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına ilişkin ibraname düzenlendiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu ve davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, davacının dava konusu opsiyon işlemleri hakkında aydınlatılmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün de ispat edilemediği, davacının, davalı Banka ile imzaladıkları çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyarılarını anlayabilecek kapasitede, döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı Banka ile davacılar arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri ve Opsiyon Sözleşmeleri"nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalı Banka"nın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kar ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri karları davalı Banka"dan tahsil ederek -ya da zararı tazmin ederek- davalı Banka ile aralarındaki türev işlemlerin sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağını; türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğunu, davacının dava konusu işlemlerden hisse senedi işlemleri nedeniyle 52.432,87 TL, opsiyon işlemleri nedeniyle 62.993,87 TL zararının bulunduğunu, sigorta işlemlerinden dolayı bir zararının bulunmadığını, davacının işlemlere icazet verdiğinin anlaşıldığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK" nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı bankaya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19.11.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.