14. Hukuk Dairesi 2013/4244 E. , 2013/5916 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07/03/2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil kabul edilmediği takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair verilen 10/07/2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazların bölünemez büyüklükte tarım arazileri olduklarını, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi gereğince ifrazı, üçüncü şahsa satılmaları ve devredilmelerinin mümkün olmadığını ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi uyarınca getirilen sınırlamaların 09.02.2007 tarihinde yürülüğe girdiği, davacı ile davalıların murisi arasındaki satış vaadi sözleşmesinin ise 20.03.2003 tarihinde düzenlendiği, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle geçerli olduğu belirtilerek davanın 1978,1979,2118,2119 parsel sayılı taşınmazlar yönünden kabulüne, diğer parseller yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Bir hukuk kuralı yürürlüğe girdiği tarihten itibaren meydana gelen olay ve hukuki ilişkilere uygulanır. Bununla beraber, bazı hallerde yeni kanunun daha önce meydana gelmiş olay ve ilişkilere uygulanması ya da eski kanunun, yeni kanun yürürlüğe girdikten sonra etkisini devam ettirmesi mümkün olabilir.
İşte bu noktada karşımıza, kanunların zaman bakımından uygulanması sorunu çıkmaktadır. Yeni Kanunun geçmişe yürümeyeceği yolundaki genel ilkenin önemli bir istisnasını kamu düzeni ve ahlaka aykırılık oluşturur. Kamu düzeninin söz konusu olduğu hallerde kazanılmış haktan söz edilemez ve yeni kanun, eski kanun zamanında başlamış ve devam eden hukuki ilişkilere de uygulanır.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 5578 sayılı Kanunla değiştirilen 8. maddesi ile tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılmış, parsel büyüklerinin belirli miktarların altında ifraz edilemeyeceği, bölünemeyeceği veya küçük parsellere ayrılamayacağı, mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, ifraz edilemeyeceği, payların üçüncü şahıslara satılamayacağı, devredilemeyeceği veya rehnedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Tapu iptali ve tescil isteminin dayanağı olan sözleşmenin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesinde değişiklik yapan 5578 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlendiği, davaya konu olaya sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin uygulanamayacağı ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi istenmiş ise de bölünemez büyüklükte ve birlikte mülkiyetin söz konusu olduğu tarım arazilerinde, satışa konu edilemeyen yerlerin, satış vaatlerine de konu edilemeyeceği hususu da kamu düzenine ilişkin olup bu durum da yeni kanunun geçmişe yürümeyeceği yolundaki ilkenin istisnasını oluşturur. Kamu düzeninin söz konusu olduğu hallerde kazanılmış haktan söz edilemez.
Somut olayda, kabul edilen 1978, 1979, 2118 ve 2119 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarında vaat alacaklısı olan davacının paydaş bulunduğu anlaşıldığından 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesindeki sınırlamaların uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle belirtilen parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle mahkemece, davaya konu satış vaadi sözleşmesinin düzenlenme tarihinin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi ile getirilen sınırlamaların yürürlüğe girdiği 09.02.2007 tarihinden önce olduğu, kanunun geriye yürümeyeceği gerekçesiyle satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu belirtilerek anılan parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin yukarıdaki şekilde DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMİŞ bu gerekçe ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 16.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.