8. Hukuk Dairesi 2011/2080 E. , 2011/6535 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mera sınırlandırmasının iptali ile tescil
... ile Hazine ve dahili davalılar ... ve müşterekleri aralarındaki mera sınırlandırmasının iptali ile tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.11.2010 gün ve 48/126 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava konusu, ... İli, ...İlçesi, Söğütlükaya Köyü, 104 ada 6 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki yerin kendisine ölü babası ..."dan miras yoluyla intikal ettiğini, ne var ki bu yerin kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, bu nedenle, dava konusu yere ait kaydını talebi miktarınca iptali ile adına tapuya tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, TMK.nun 713/2. maddesinde belirtilen zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden bahisle davacının davasının kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; davaya konu 104 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının edinme sebebinde "kadim mera" olduğu belirtildiğine göre öncelikli olarak, mahkemece, bu yerin, mera olup olmadığının yöntemine uygun biçimde araştırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere ve kural olarak mer’alar, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesine göre kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş orta malı niteliğindeki kamu mallarıdır. Bir yerin öncesinin veya hali hazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK.nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyedlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değilde kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; niza konusu taşınmazın tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdare Müdürlüğü ve İl/İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak 4342 sayılı Kanunun 5. maddesine göre tahsisin kadim meradan mı yoksa Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden mi yapıldığının tahkik ve tespit edilmesi gerekir. Ayrıca, taşınmazın bulunduğu yerde, 4342 sayılı Kanun uyarınca kurulan Mera Komisyonu tarafından çalışma yapılıp yapılmadığı da sorulup belirlenmelidir. Taşınmaz tahsisli mera niteliğinde değilse; kadim mera araştırması yapılmalıdır. Bu amaçla, mahkeme, bilhassa mera vasfı değiştirilen yer ile dava konusu yerin aynı yer olup olmadığı araştırılmalı ve komşu parsel kayıtları getirtilerek mahallinde uygulanmalı; ayrıca, taşınmazın revizyon görüp görmediği de merciinden sorulmalıdır. Taşınmazın kadim meradan açma olup olmadığı ise başka köy halkı arasından seçilecek yerel bilirkişi ve şahitler eşliğinde keşifte belirlenmelidir.
Ayrıca, 2009 yılında HES çalışması nedeniyle alınan rapor ile dosyada mevcut 1 yıl sonra alınan ziraat bilirkişi raporunun kapsamı birbiri ile çeliştiğinden işin uzmanı ziraatçi bilirkişiden çelişkiyi giderecek şekilde bilimsel içerikli ve karşılaştırmalı rapor alınması gerekmektedir.
Öte yandan, bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirlenme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihi olan 2008 yılından 20 – 30 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği bilinmelidir. Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır. Dairenin yerleşmiş içtihatlarına göre, bu tür davalarda resen ya da tarafların ittifakıyla belirlenen mahalli bilirkişilerle, tarafların gösterecekleri tanıklarının taşınmaz başında dinlenmeleri gerekir. Ancak, tespit bilirkişilerinin resen dinlenmesi gibi bir uygulama bulunmamaktadır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir.
Kabulüyle usul ve kanun hükümlerine uygun bulunmayan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 02.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.