14. Hukuk Dairesi 2012/13235 E. , 2013/5901 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.05.1995 gününde verilen dilekçeler ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.12.1998 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili ile duruşmasız olarak davalı ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.04.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler gelmedi. Karşı taraftan davacılar..."a vekaleten kendine asaleten Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., 24 parsel sayılı taşınmazın kök muris ...’dan intikal ettiğini, 60-70 yıl önce harici ve rızai taksim yapıp herkesin kullandığı yerin belli olduğundan ifrazın olanaklı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve davacı ile ... ve ... adına ifrazen tescilini istemiştir.
Birleştirilen davada da, davacılar ...ve ..., aynı gerekçelerle 24 parselin adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılardan ..., hak düşürücü süre geçtiğini ve tüm mirasçıların yerlerinin gösterilerek imara uygun olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar ise, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili ile davalı ... temyiz etmiştir.
Asıl ve birleştirilen dava, TMK’nun 676. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Sözleşme konusu taraflar arasında serbestçe belirlenir. Ancak, yasanın emredici hükümlerine, ahlaka, kanuna, kamu düzenine veya konusu imkansız olacak biçimde düzenlenemez. 818 sayılı Borçlar Kanununun 11/2. maddesi gereğince “Kanunun emrettiği şeklin şümul ve tesiri derecesi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise, akit, bu şekle riayet olunmadıkça sahih olmaz.” Bu yasa maddesinden de anlaşılacağı üzere şekle aykırılık halinde şeklin kapsam ve sonuçları hakkında başkaca bir hüküm getirilmemiş ise, biçim koşuluna uymadan yapılan sözleşmelerin geçerliliği bulunmamaktadır. Kanunda düzenlenen şekil şartı emredici nitelikte ise, hakim her safhada re"sen göz önüne almak zorundadır.
TMK’nun 676. maddesi uyarınca mirasçılar arasında terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde yapılan paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Sözleşmenin yazılı olmasına ilişkin şart, bir geçerlilik şartıdır. Bunun yanında, tapulu taşınmazlara ilişkin paylaşma sözleşmesi tüm mirasçıların katılımı halinde hüküm ifade eder. Miras taksim sözleşmesinin tüm tarafları davada yer almalıdır. Ayrıca, tapu kayıt maliklerinin tamamının da davada yer alması gerekir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/1-3 maddesine göre, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların aynı kanunun 14. maddesi gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. Taksim murisin ölümünden sonra kadastrodan önce tapusuz taşınmazlar üzerinde yapıldığına göre, bu taksimin varlığının şahit beyanlarıyla ispatı mümkündür.
Somut olayda, asıl ve birleştirilen davalarda muris “... oğlu, ...’dan” intikal eden 24 parsel sayılı taşınmazın rıza-i taksim uyarınca kullanıldığı ileri sürülerek kullanıma uygun biçimde ifrazen tescili istenmektedir. Davacılar, taşınmazın paylaşımına ilişkin ... mirasçılarının tamamının katıldığı bir yazılı sözleşmeye dayanmadıkları gibi bu yönde bir iddiaları da bulunmamaktadır. Çekişme konusu 24 parsel sayılı taşınmaz 1979 yılında kadastro çalışmasıyla muris adına tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiştir. Tespite yapılan itiraz üzerine 1991 yılında hükmen muris adına, daha sonra da mirasçıları adına intikalen tescil edilmiştir. Tapu kayıt maliklerinden “... oğlu, ...” 1995 yılında vefat etmiştir. Mirasçılarından eşi ... ve kızı ... yer almasına rağmen, oğlu “...” taraf sıfatıyla davada yer almamıştır. Mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu gibi tapu iptali ve tescil davası tapu kayıt maliklerine karşı açılır. Dolayısıyla, “... oğlu, ..." mirasçısı
“...” taraf sıfatıyla davada yer almadan yargılama yapılarak bir hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Mahkemece, taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların gösterdiği deliller yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak temyiz eden davalı ...’a verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 16.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.