18. Ceza Dairesi 2015/5985 E. , 2015/5806 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü;
Temiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 18/11/2014 gün ve 2013/663 E - 498 K sayılı ilamında belirtildiği gibi;
Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir. Aksine, şekli bir yorum ve bakış açısıyla bu bütünlük görmezlikten gelinerek, her bir mağdura yönelik hareketin bağımsız birer fiili oluşturduğunun kabul edilmesi ve gerçek içtima hükümlerinin uygulanması halinde, cezalandırmada adaletsizliğe yol açılacağı gibi "fiilin hukuki anlamda tekliği" prensibine de aykırı davranılmış olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın önce mahkeme hakimi olan mağdura, hemen akabinde de duruşma salonundan çıkarılırken avukatı olan diğer mağdura hakaret ettiği olayda, sanığın her iki mağdura yönelik hareketlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret fiilini oluşturduğu anlaşıldığından buna bağlı olarak da tek fiille birden çok mağdura karşı hakaret suçunu işleyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı kanunun 43/1. maddesi uyarınca arttırılması usul ve yasaya uygun bulunmakla, tebliğnamede yer alan eylemlerin iki farklı suç oluşturduğu düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Ancak;
1- Hükümlü olan sanığın istinabe suretiyle savunmasının alınması için CMK"nın 176/1-4. maddesi uyarınca, iddianamenin tebliğ edilerek savunma süresinin tanınması, olmadığı takdirde CMK"nın 190/2. maddesindeki hakkının hatırlatılması gerektiği gözetilmeden, sanığın doğrudan duruşmaya celbi ile savunmasının alınması,
2- Sanığın duruşmadaki lehe hükümlerin uygulanması talebinin, TCK"nın 62. maddesindeki takdiri indirim uygulanmasını da kapsadığı gözetilerek, CMK’nın 230/1-d maddesi uyarınca, bu hususta kanuni dayanakları da gösterilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,
3- Sanığın, ...Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/850 K. sayılı ilamı ile verilen 2 yıl hapis cezasına ilişkin mahkumiyeti yerine, daha hafif ceza olan 1 yıl 14 ay 7 gün hapis cezası nedeniyle hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilerek TCK’nın 58, 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddelerine aykırı davranılması,
4- TCK"nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması sırasında hesap hatası yapılarak, 1 yıl 9 ay 26 gün olması gereken sonuç cezanın eksik tayini,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken karşı temyiz olmadığından 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/09/2015 tarihinde, oy birliği ile karar verildi.