10. Hukuk Dairesi 2015/8435 E. , 2015/8461 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Yasemin Karabulut tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, %50 ortaklığı bulunan .... Ür. İç ve Dış Tic. San. Ltd. Şti adında bir şirketin kendi bilgisi dışında, gerçekte faal olmamasına rağmen usulsüz sigorta işlemleri için kurulduğunu beyanla, davalı Kurum’un düzenlediği, dava dışı şirkete ait 2010 Eylül ile 2012 Şubat dönemlerini içerir, damga vergisi, işsizlik sigorta primi, ve prim borcundan oluşan 2012/027207, 2012/017001, 2012/027205, 2012/018890, 2012/027206 ve 2012/027206 takip no’lu toplam 108.968,02 TL bedelli ödeme emirlerinin iptalini istemiştir. Mahkemece, şirketin dosyasında yapılan incelemede; ..." ın şirketin kuruluşundan itibaren ortağı olduğu ancak hiçbir dönem şirket yetkilileri arasında adının geçmediği ayrıca ..."ın imza beyannamesinin oda dosyasında bulunmadığı gibi şirketin dosyasında ..."ın ıslak imzasının bulunduğu bir kararın da olmadığı bu haliyle davacının dava dışı şirketin kuruluşundan haberdar olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, davacının, dava dışı şirketle ilgili sahtelik iddiası bulunmasına rağmen bu durumun araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde; … Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Davacının şirkette temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığı ve sadece ortak olduğu bu haliyle bu maddenin uygulanamayacağı açıktır. Ancak, davacının, anılan şirketin prim borçlarından sorumluluğunda, davanın yasal dayanağının 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi olup, limited şirket ortaklarının sorumluluğunu
düzenleyen anılan maddede, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun ’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda, pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklenmiştir. Dosya içeriğinden davalı şirkete aynı borç sebebiyle ödeme emri düzenlendiği ancak adreste başka bir işyeri olması sebebiyle tebligatın yapılamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle, davacının, dava dışı şirket hakkındaki sahtecilik iddiasında bulunması karşısında, bu olayla ilgili bir ceza yargılaması olup olmadığı, yine bu iddia ile ilgili şirketin, Kurum, vergi ve ticaret sicil kayıtlarına yansıyan bir husus olup olmadığı irdelenmeli sonuca göre de, davacının dava dışı şirketin prim borcundan dolayı 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinden dolayı sorumluluğu araştırılmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, yöntemince irdelenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.05.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.