Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/3935 Esas 2013/5821 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/3935
Karar No: 2013/5821
Karar Tarihi: 15.04.2013

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/3935 Esas 2013/5821 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2013/3935 E.  ,  2013/5821 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 22.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    _K A R A R_
    Davacı, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalılardan ... vekili temyiz etmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanununun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasına göre “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.”
    Aynı Yasanın 3. fıkrasında ise; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davacı tarafça kadastro öncesi nedenlere dayanıldığı, çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 27.07.1995 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 29.12.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın
    açıldığı tarih arasında Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasında sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmakta olup bu hususun mahkemece de re’sen gözetilmesi gerekir.
    Bu itibarla hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de; Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebileceğinden taşınmaz sonradan ..."na devredilmiş olup davacı tarafça kendisine karşı, yapı sahibini kişisel hakkından mahrum etmek amacıyla arsa sahibi ile işbirliği içinde olduğu iddiası da ileri sürülmediğinden bu kişiye karşı temliken tescil iddiası dinlenilemez.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.






    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.